Mevlid(Mekke Muftusu Zeyni Dehlan)

Plaats een reactie

zeyni dehlankapak(mevlid) zeyni dehlansayfa(mevlid)
Mekkenin müftüsü, Ahmad ibn Zeyni Dehlan “es siyer en nebeviyye” kitabında, Mevlidi kutlama hakkında bir bölüm yazmıştır :

İnsanların alışkanlığındandır ki, O’nun (peygamber sallallahü aleyhi vesellem) Yüce doğum hikayesini duyunca, O’nu onurlandırmak için ağağıya kalkarlar. Bu hareket Pergamberi sallallahu aleyhi vesellem)övmek için iyi bir harekettir, ve bu nice âlimler tarafından uygulanmıştır. Misal de geçtiği gibi.
eş siyer’da Halebi şöyle dedi : bazılarına göre imam es Subki kendi döneminin çoğu alimleriyle bir araya gelmiştir, bu sırada bir şair Pergamberimizi (sallallahü aleyhi vesellem) öven es sarsarı’nın ezgisini söylemeye başladı.

İmam ee Subki ve orada bulunan bütün insanlar ayağıya kaltı ve huzur verici bir ortam oldu.
Mevlidi kutlamak anmak ve bunun için insanları toplamak iyi bir ameldir,iştir.

Dirilerle tevessül olur diyip,ölüp gitmislerle olmaz diyenlere hitaben!

Plaats een reactie

Ehli sünnete göre peygamber(sallallahü aleyhi vesellem) e hayatında ve vefatından sonra tevessülde bulunmak caizdir. Resulullahdan başka diğer Peygamberlerle ve iyi kimselerle de tevessülde bulunmak caizdir.

çünki biz Ehli sünnet olarak ortağı olmayan Allah’dan başka hiç bir varlığın, hiç bir şeye tesir edeceğine, yaratacağına, icad edeceğine, yok edeceğine, fayda ve zarar vereceğine inanmıyoruz! Ne Peygamberin ne de diğer ölü ve dirilerin fayda veya zarar vereceğine de inanmıyoruz.

Peygamberlerle veya salih kimselerden herhangi biriyle tevessülde bulunmak aynı şeydir. Ölü olmalarıyla diri olmaları arasında hiç bir fark yoktur!

Zira her iki halde de hiç bir şeyi ne yaratabilirler, ne de hiç bir şeye tesir edebilirler. Yok etmek ve yaratmak , zarar ve fayda vermek ancak ortağı olmayan ve tek olan Allah’a aittir.

ölüler ve diriler arasını ayırt edip de, yalnız dirilerin tesirine inananlar ise büyük bir kuruntu içindedirler.

Biz diyoruz ki her şeyi yaratan Allah’dir, size ve yaptıklarınızı yaratanda Allah’dir.

Yalnız dirilerle tevessül caiz diyenler, dirilerin Allah’dan başka herhangi bir şeyde tesirleri olacağına mı inanıyorlar!!

Böylece tevhid akidelerine kendileri sirki sokuyorlar ve bir de başkalarının sirke düştüklerini, kendilerinin ise tevhidin koruyucuları olduklarını iddia ediyorlar. İşte bu açıkça bir yalan ve iftiradır!

[es seyyid ahemd bin zeyni dehlan, degerli inciler, sayfa 42-43]

Peygamber efendimizin kabrini ziyaret için yola çıkmak!

Plaats een reactie


Ebu Hüreyre’nin(ra) rivayet ettiği Resulullah(sallallahü aleyhi vesellem)in: “Şu üç mescidin dışında hiç bir yere gitmek için yola çıkılmaz; bunlar da mescid-i haram,Resûlun mescidi ve Mescidi Aksa’dır

[ Buharı,eş-Salat fi Mescidi Mekke: 1,6, Sayd:26, Savm:67, Müslim,Hac:415,511, Tirmizi Salat:162, Nesai, Mesacid: 10, İbni Mace, İkame:169, Darımı,Salat:132, Müsned Ahmed, 2/234,3/7,6/7]

sözünün manası ise hiçbir mescide, namaz kılmak ve saygı göstermek için gidilmemesi ancak şu üç mescidden birine gidilebilceğine beyandır.

Bu hadisi şerifi böyle izah etmek şarttır. Öbür türlü düşünülecek olsa,bundan hac, cihad, küfür diyarından hicret, ilim öğrenmek ticaret yapmak maksadıyla ve bunlara benzer nice şeyler için yola çıkmanın yasak olduğu hükmüne varılır. Böyle bir sözü de hiç bir kimse söyleyemez!

Büyük alim İbnu Hacer “Cevherul Münazam” adli eserinde sözü geçen hadisi şerifin bu şekil izah edilmesinin doğru olduğunu, senedi hasen derecesinde bir hadisi şerifin bunu teyid ettiğini ifade eder.

Bu da, Resulullah(sallallahü aleyhi vesellem) in: “Mescid-i Haram, benim Mescidim ve Mescid-i Aksa dışında, namaz kılmak maksadıyla hiç bir mescide gitmek için göç hazırlayıp yola çıkılması icap etmez” hadisi şerifıdır.

Hülasa, mesele apaçık meydandadır. Bu mesele hakkında başlıbaşına kitaplar yazılmıştır. Burada daha fazla uzatılmasına lüzum yoktur. Basiret sahibi olan kimselere bundan daha azı da kafidir. Doğruyu göremeyen kimselere de ne ayetlerin, ne de tevhidlerin bir faydası olur!!

[es-Seyyid Ahmed bin Zeyni Dehlan- değerli inciler, sayfa 22-23]

 

Dua ibadettir hadisinin izahi!

Plaats een reactie

Eğer, duâ ibâdetin tâ kendisidir hadîsini tahlîl edecek olursak,

Bir: Hadîsteki َ;هُو=/َ(hüve)zamiri, zamir-i fasl’dır ki bu, yalnızca Müsned’i Müsnedün ileyh üzerine kasretmeyi ifâde eder. Ya’ni, “ibâdettir” Müsned’i (isnâd edilen, dayandırılan hükmü) “duâ” Müsnedün İleyh’ine (kendisine hüküm isnâd edilen, dayandırılana) kasredilir/onunla sınırlandırılır.

İki: Haberin ma’rife getirilmesi de aynı hükmü ifâde eder. El-Miftah sâhibi Sekkâkî böyle söylemiştir. Âlimlerin çoğunluğu da bu görüştedir.
Yani, bu takdîrde ma’nâ, ibâdet duâdan ibârettir, başka bir şey değildir, demekolur. Meselâ

;اَللهُ هُوَ الرَّزَاقُ=/”Allahu Hüve’r-Rezzâku” sözümüz, Rezzâk olan Allah celle celâ lühû’dur, başkası değildir, demek olur. Buna göre
;الدُّعَاءُ هُوَ الْعِبَادَةُ=/”ed-duâu hüve’l-ibâdetü” hadîsi ibâ-detin duâdan ibâret olduğunu gösteriyor (yani duânın bir türüdür.) Böylece hadîsten kastedilen İbâdet duâdan başka bir şey olmadığı demek olur ki, bundan, ibâdetin duâ ile sınırlı olduğu anlaşılır; ama, her duânın ibâdet olduğu anlaşılmaz. Daha açığı, her ibâdet duâdan başka birşey değildir, ama, her duâ da ibâdet demek değildir.
Bu nokta anlaşıldıysa,

Üç: istiğase duâ demektir diyenler için hadîsde (Mü’minleri şirkle suçlamak için) hiçbir delîl yoktur. Zîrâ, istiğâse’nin birçeşit duâ/çağırmaolması takdîrinde ibâdet olması gerekmez. Nitekim açık olan da budur. Çünki duâ/çağırma bazen ibâdet olmayabilir.

Dört:Nitekimİmâm Süyûtî Mu’terekü’l-Akrânında,[1] duâ’nın, ibâdet,[2] yardım istemek,[3] süâl (istemek),[4] söz,[5] nidâ (seslenme)[6] ve isimlendirmek,ismiyle çağırma[7] ma’nâ-larına geldiğini âyetlerle îzâh ediyor:

[1] Süyûtî, Mu’terekü’l-Akrân, 2/175, [2] Yûnus: 106,[3] Bakara: 23,
[4] Ğâfir: 60,[5] Yûnus: 10,[6] İsrâ: 52,[7] Nûr: 63

(Bir:) İbâdet “Allahın dışında sana fayda ve zarar vermeyecek şeylere duâ/ibâdet etme.”[8]

(İki:)/İstiâne/yardım İstemek. ;اُدْعُوا=/ud’û[9] “Şâhidlerinizi (yardıma) çağırın.”
Herhâlde Allah Teâlâ şâhidle-rinize ibâdet edin demiyordur. Allah akıl versin.

(Üç:) Suâl/istek.
;اُدْعُونِي=/Ud’ûnî)“Benden isteyin, size icâbet edeyim.”[10]
;أَسْتَجِبْ لَكُمْ=/Estecib lekü/Ka bûl edeyim ifâdesinden anlaşılan tekâbul karînesiyle anlaşılıyor ki, ud’ûnî lafzı benden isteyin demektir.

(Dört:) Kavl/söz.
;دَعْوٰيهُمْ=/Da’vâhum/“Oradaki duâları/sözleri, ‘Allahım seni tesbîh ederiz’dir”[11]

(Beş:) Nidâ/seslenme.
;يَدْعُوكُمْ=/yed’ûküm/“(Allah’ın) size sesleneceği günde..”[12]
Her hâlde, -hâşâ- Allah’ın size ibâdet edeceği günde.. demiyordur.. Allah ilim ve idrâk versin…
(Altı:) Tesmiye/isimlendirme /ismiyle çağırmak.

;دُعَاءَالرَّسُولِ=/Düâe’r-Resûli/“Ara nızda Resûl’e, duâyı/hitâbda bulunmayı/O’nu ismiyle çağırmayı, bibirinize yaptığınız hitâb gibi yapmayın.”[13]
Her hâlde, Allah, Resûl’e yaptığınız ibâdeti, kiminizin kiminize olan ibâdeti gibi yapmayın dememiştir. Allah îmân ve hidâyet versin…

[8] Yûnus:106, [9] Bakara: 23, [10] Ğâfir: 60. [11] Yûnus: 10, [12] İsrâ: 52,
[13] Nûr: 63

Ebû’l-Bekâ da Külliyyât’ın-da[14] benzer şeyleri söylüyor: Râğıb El-İsfehâni, el-Müfredat’ın-da[15]duânın, nidâ(çağırma), isimlendirme, isteme, birşeye yönelmeye teşvik, rıf’at, tenvîh ve taleb ma’nâlarına geldiğini söylüyor.
Keşşaf sâhibi Zemahşerî’nin kanaatine göre, haberin ma’rife olması Müsned’in (burada ibâdetin) Müsnedün ileyh’e (burada da duâya) kasrını ifâde ettiği gibi bazen de Müsnedün ileyhin Müsned’e kasrını ifâde eder.
[14] Ebû’l-Bekâ, Külliyât: 447, [15] Râğıb El-İsfehâni, el-Müfredât: 169-170

(Buna göre),
Eğer bu hadîste Müsnedün ileyhi (ibâdeti) Müsned’e (duâya) kasr edersek (onunla sınırlı tutarsak), bunların istiğase ibâdettir zırva hükümlerine bu hadîsi delîl gösterebilmeleri için ;الدُّعاَءُ=/ed-duâu lafzındaki ;ال=/elif lâm’ın cins[Buna göre, duâ cinsinden ne varsa, bütün nevi ve fertleriyle] veya istiğrak (bütün duâları içine alacak duâ) ma’nâsında olması lâzım gelir. Hâlbuki, buradaki;ال=/elif lâm cins veya istiğrak ma’nâsında değildir. Bunun böyle olduğunun bürhânlarının birincisi de imâmların getirdiği yukarıdaki âyetlerdir.
Ayrıca, bir aklî burhan daha vardır ki, o da şudur: Şâyet buradaki ;ال=/elif lâmın cins veya istiğrak ma’nâsı ifâde ettiğini söylersek, yani her bir duâ ibâdettir dersek, Ey Falancı bana şunu ver sözü de bir duâ/çağırma ihtiva ettiğinden ibâdet, dolayısıyla da şirk olacaktı. Eğer, ey falancı bana şunu ver’deki çağırmayı (duâyı) ibâdetin dışında bırakıyorlarsa, bu ;ال=/elif lâm’in cins veya istiğrak ma’nâsında olmadığını söylüyorlar ki, bu takdirde, hadîste onlar için bir delîl kalmıyor.

Şu hâlde hadîsteki ;ال=/elif lâm ahd/bilinirlik, belirlilik ma’nâ-sı içindir. Yanibilinen belli bir duâ/çağırma, ibâdettir. Böylece, hadîste anlatılan duâ, bilinen belli bir duâ olmuş oluyorki, o da, Allah celle celâluhû’ya yapılan duâdır. Yani, Allah celle celâluhû’ya (veya ilâhlık pâyesi verilenlere) yapılan duâ ibâdet-lerin en büyüklerindendir demek olur. Bu Hacc, Arafat(ta vakfe yapmak)dır hadîsi gibidir. Yani, vakfe hacda en büyük rükündür demeye benzer. Hadîste geçen (ve ibâdet olduğu söylenen) duâ’nın, her duâ değil de Allah celle celâluhû’ya yapılan duâ olduğunu birçok luğatçı da tahkik etmişlerdir.

İbnü Rüşd ve el-Karâfî Şerhu’t-Tenkîh’te açıkca şöylesöylemişlerdir:
Suâl, talebin kısımlarındandır. Bu, aşağıdakinin yukarıdakinden istemesidir. Bu suâl (istek), Allah celle celâluhû’dan olunca, duâ diye isimlendirilir. Allah celle celâlühû’dan başkasından olan isteklere duâ denmez.Allah celle celâlühû’dan başkasından yapılan isteklere mücerred (başlıbaşına sırf) duâ denmezse bu talebe (isteğe) ibâdet hiç denmez.[16]
[16] El-Fecru’s-Sâdık(52-53)

Vehhabiler hakkinda bir kac hadis!

Plaats een reactie

Ahmed bin Zeyni Dehlan, Degerli inciler vehhabiye reddiyeler, s152(kitaptan sadece birtane örnek daha cogu mevcuttur)

Bir kac hadisi şerif(daha fazlasi resimdeki gordugunuz kitapta mevcuttur):

Ebu Hureyre(ra)dan rivayet edildigine gore, Resulullah(sav) soyle buyurdu:”küfrün başı (hicaz’in) dogu tarafindadir”
[Buhari,Bedul Halk:15, No.3125,3/1202]

Ebu Hureyre(ra)dan rivayet edildigine göre, Resulullah(sav): “Peygamberimiz Hicaz’ın doğusunu işaret ederek, iste buradan fitneler gelmistir(gelecektir)”
[Ali el-Mütekki,Kenzü’l-Ummal, No:30859,11/120]

Ibni Ömer(ra) dan rivayet edildigine göre, Cenabi Peygamber(sav):”Ey Allah’im! Şam’ımızı bize hayırlı ve uğurlu kıl. Allah’ım Yemen’imizi de bize hayırlı ve uğurlu kıl” buyurdu. Orada bulunan Ashab-i Kiram:”Necd’imizi de Ya Resulullah”dediler.
Hazreti Peygamber(sav)de tekrar: “Allah’im! Şam’ımızı ve Yemen’imizi bize hayırlı ve uğurlu kıl” dedi.
ücuncu defasinda da:”felaket ve müsibetler, fesat ve dinsizlik orada(Necid’de)dir. Ve orada Karnus-Seytan(seytanin boynuzu) dogacaktir
[Buhari, Istiska:26,No:990,1/351]

“son zamanlarda bütün araplara dokunacak ve her arap evine girecek büyük bir fitne olacaktir, bunlarin ölüleri cehennemdedir. Dil(le onlari yenmek) kılıç yarasindan daha tesirlidir”
[Ebu Davud, Fitne:3,No:4264,2/504]

“Necid’de bir seytan zuhur edecek, onun fitne ve fesadından bütün arap yarimadasi sarsılacaktır”
[Zeyni Dehlan, ed-Dürerü’s-Seniyye,Sh:54]

“son zamanlarda bir kavim türeyecek, sizing babalarınızın duymadıkları şeylerle sıze hitap edecekler, onlarin sizinle ilgilenmelerinden ve sizi sapıtmalarından sakının”
[Ahmed Ibni Hanbel, Müsned, No:8276,3/206]

Son zamanlarda türiyen bir kavim(vehhabiler)!

Plaats een reactie


Mişkatül Mesâbih’de rivayet edilen bir Hadis-i Şerifde, Ebu Hureyre (radiallahu Anh) dan rivayet edildigine göre, Resulullah(sallallahu aleyhi vesellem):
“Son zamanlarda bir kavim türüyecek, sizin ve babalarinizin duymadiklari seylerle size hitap edecekler, onlarin sizinle ILGILENMELERINDEN VE SIZI SAPTIRMALARINDAN SAKININ”!! buyurmuystur.
(Ahmed Ibni Hanbel, Müsned, no:82774,3/206)

es-Seyyid Alevi diyorki: Bu ummetin buyuk alimi Abdullah bin Abbas’in mezarini ziyaret etmek icin Taif’e gittigimde orada allame Muhammed Sünbül eş-Şafii’nin oglu buyuk alim Tahir Sünbül ile bulusmustum.
Bana bu sapik kisiler hakkinda “el-intisar Lil-Evliyai’l-Ebrari”adinda bir eser yazdigini haber verdi.
“Ümid ederim ki, bu Necid’linin sapik fikirleri kalbine yerlesmemis kimselere faydasi olur. Yoksa bu fikirler kimin kalbine yerlesmisse, onun kurtulusu umid edilemez”dedi.

Cunki Buhari’nin rivayet ettigi Hadise gore Peygamberimiz(sallallahu aleyhi vesellem): “onlar dinden cikacaklar ve birdaha dine donmiyecekler” buyurmustur

[es-Seyyid Ahmed bin Zeyni Dehlan-degerli inciler, s.158-159]