Ibn Kayyim; Kuran okumanin sevabı ölüye ulaşır

Plaats een reactie

Eğer denilirse ki: “Bu anlattıklarınız selef âlimlerinde görülmemekte. Hayra çok düşkün olmalarına rağmen, kimse Kur’ân okumakla ilgili bir şey nakletmemiştir. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem de, onlara bunu anlatmamıştır. Onları duâya, istiğfara, sadakaya hac ve oruca teşvik etmiştir.

Kur’ân okumanın sevabı da, ölülere ulaşacak olsaydı, Hazreti Pey-gamber bunu onlara anlatır, onlar da böyle yaparlardı. Cevabımız şudur:

İbnü’l-Kayyim: “Bu iddiaların sahipleri, hac, oruç, duâ ve istiğfar sevaplarının ölülere ulaşacağını itiraf ediyorlarsa, onlara denir ki:

“Ne se-beple Kur’ân sevabının ölüye ulaşacağını reddederken, bu amellerin sevaplarının ulaşacağını kabul ediyorsunuz? Bu, benzer şeyler arasında ayırımı yapmaktan başka ne olabilir?
Yok, eğer bu amellerin sevaplarının ölülere ulaşacağını itiraf etmiyorlarsa, ki bu olmaz, bu, Kitap, Sünnet, icma ve şer’i prensiplerle sabit olmuştur.

Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, Allah (Celle Celâluhû)’dan başka kimsenin bilmediği kalbin niyeti ve yemeyi içmeyi terk etmekten ibaret olan orucun sevabının, ölüye ulaşacağını bildirmiştir. Aynı şekilde Kur’ân okumanın sevabı da, dil tarafından okunmasından, kulağın duymasından ve gözün görmesinden dolayı ölüye ulaşır, değildir.

Konuyu biraz açarsak, oruç mahza bir niyetten ve nefsi, yiyecek ve içeceklerden engellemekten ibarettir. Yüce Allah (Celle Celâluhû), bunun sevabını ölüye ulaştırdığı halde amel ve niyetten ibaret olan Kur’ân okumanın sevabını niye ulaştırmasın? Haddi zatında, Kur’ân okumakta, niyete bile gerek yoktur. O halde orucun sevabının ölüye ulaşması, diğer amellerin de ulaşacağını tenbih etmektedir.
Mücerred niyetten ve imsaktan (yemek, içmek, aile ilişkisi gibi orucu bozan şeylerden uzak durmaktan) ibaret olan orucun sevabının ulaşmasıyla, Kur’ân okumak ve zikir çekmenin sevaplarının ulaşması arasında ne fark vardır?!

Aynı zamanda, selef böyle birşey yapmamıştır, diyen bir kimse de, bilmediği bir konuda konuşuyordur. Bu ise, bilmediği şeyin nefyine şehadet eder.

Meselenin sırrı şudur: Sevap, amel eden kişinin mülküdür. Gönül rızasıyla Müslüman kardeşine bağışlayınca, Allah (Celle Celâluhû) sevabı bu kişiye ulaştırır.

Öyleyse, Kur’ân okuma sevabını diğer sevaplardan ayırıp, ulaşmaz demenin geçerliliği nedir? Halbu ki, inkârcılar da içinde olmak üzere çeşitli asırlarda birçok beldelerde insanlar böyle amel etmişlerdir, ulemâdan HIÇ KIMSE de buna karşı olmamıştır.

[İbnü’l-Kayyim el-Cevziyye, Kitabu’r-Ruh, s. 190, İz Yayıncılık.]

Peygamber efendimizin vefatida bizim icin hayirlidir!!

Plaats een reactie

”Allah u tealanın gezen melekleri vardır ümmetimden bana Selam ulaştırırlar. Benim hayatım sizler için hayırlıdır, siz bize anlatırsınız bizde size anlatırız. Öldüğüm zaman ölümüm de sizler için yine hayırlıdır. Amelleriniz bana arz olunur. Hayrı görürsem hamd ederim, şerri görürsem sizler için Allah’tan mağfiret dilerim.” (Mecmeu’z-Zevaid/cild9/ 24.sayfa)

“إن لله ملائكة سياحين يبلغون عن أمتي السلام”. قال: وقال رسول الله صلى الله عليه وسلم:
“حياتي خير لكم تحدثون ويُحدث لكم، ووفاتي خير لكم تعرض علي أعمالكم، فما رأيت من خير حمدت الله عليه وما رأيت من شر استغفرت الله لكم”.
رواه البزار ورجاله رجال الصحيح. (مجمع الزوائد ومنبع الفوائد/ 9/24)

Bu hadis, farklı metin ve senetlerle Zehebi’nin Mizanu’l-İtidal (1/651), Iraki’nin Tahricu’l-İhya (4/182), Suyuti’nin Hasaisu’l-Kübrâ (2/281)

İbni Mesud -radıyallâhu anh-, Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem-’den nakletmektedir:
Hafız Ebû Zer’a elirakî, “Tarhu’t-Tesrib fi Şerhi’t-Takrib” kitabının “Cenazeler Kitabı” bölümünde “bu hadisin senedi sahihtir (ceyyid)”demektedir.
Hafız Heytemi (yukarıda aldığımız tahric kendilerine aittir)“Mecmau’z-Zevaid” 9/24’te: “Bu hadisi Bezzaz rivayet etmiştir. Ravileri sahihtir. Hafız Suyutui “Mucizat” ve “Hasais” adlı eserlerinde bu hadisi sahih kabul etmiştir.” Demiştir.
Buhari şarihi el-Kastallani’de aynı minvalde açıklamalar yapmış, Münavi “Feyzu’l-Kadir” 3/401’de kesin bir şekilde “hadis sahihtir” demiştir. Zerkani Kastallani’nin “Mevahib” kitabına yazdığı şerhte, Şihab el-Hafaci’de “Şerhu’ş-Şifa” da 1/102 bu şekilde açıklamalarda bulunmuştur.
Molla Aliyyu’l-Kâri “Şifa” şerhinde 1/102’de aynı şeyleri söyleyerek: “Haris bin Ebû Usame’de “Musned” adlı eserinde sahih bir senetle bu hadisi rivayet etmiştir” diye eklemiştir.
İbni Hacer “Metalibu’l-Aliye” 4/22’de bu hadisi nakletmiştir. Bu hadis Ebû Bekir bin Abdullah el-Mazeni’den ‘mursel’ olarak rivayet edilmiştir. Hafız İsmail el-Kadı bu hadisi “Fazlu’s-Salat Ala’n-Nebi” adlı eserinde rivayet etmiştir.