Hadis hafizi İbni Hacer el-Askalânî “Ed-duraru’l-kâmine” isimli kitabında (c.1, s.153) ibni teymiyenin sahabenin büyükleri hakkındaki tutumuna değinerek şunları bildirmektedir: “İbni teymiye Ömer ibnu’l-Hattab’ı ra bir hususta hata ettiğini, Osman ra hakkında da dünya malını seven birisi olduğunu söylemiştir. Hz Ebu Bekir ra hakkında ise ne dediğini bilmeyen yaşlı birisi olarak müslümanlığı kabul ettiğini söylemiştir.”

Ayrıca İbni Hacer “Ed-duraru’l-kâmine” isimli kitabında (c.1, s.114) şunları da bildirmektedir: “İbni teymiye, müminlerin emîri Hz Ali’yi (kerramellâhu vechehu) 17 meselede Kitabın (Allâh’ın kitabının) nassına muhalefet etmiş olması gerekçesiyle hata ettiğini bildirmiştir. Ayrıca İbni teymiyenin bu sözü demesi, “Mahzûl (Allâh’ın muvaffak etmediği aşırıya kaçmış) birisi idi” demesi ve onun “Diyanet için değil riyaset (başkanlık) için savaştığını” demesinden dolayı da alimler ona, münafıklığı isnat etmişlerdir.”

İbni teymiye “Minhac”(arapça nüsha itibarıyla 2.c, s.203) isimli kitabında şöyle demiştir: “Bizler, bize karşı adaletten aciz olan ve onu (adaleti) terk eden birisine biat etmemiz gerekmez, Sünnet (Allâh’ın resulünün sünneti ) tablosu, onun savaşmakla emrolunmadığını, vacip de müstehap da olmadığını kabul eder” Burada ibni teymiyenin sözü sona ermiştir.

Yani ibni teymiye, efendimiz Alinin (radıyallâhu anhu), Sıffîn, Cemel ve Nehrevân vak’alarında savaşmakla emrolunmadığını ve onun üzerine vacip ve müstehap da olmadığını iddia ediyor.

Oysaki efendimiz Ali radıyallâhu anhu bizzat şöyle demiştir: “Ben, anlaşmayı bozanlar, haksız davrananlar ve Dinden çıkanlar ile savaşmakla emrolundum”

Bu hadis hakkında ise şam diyarının hadis hafızı ve muhaddisi (hadis alimi) el-habeşi olarak tanınan şeyh Abdullâh el-Hararî, İbni Teymiyeye karşı yazdığı “Makâlât es-sunniyyetu fi keşfi dalâlât Ahmet İbni Teymiye” (s.307) isimli kitabında şöyle demiştir: ”Dedim ki: Bu (yukarıda belirtilmiş) hadis ise “hasen” mertebesinden düşmez. Dolayısıyla bunu, hadisi hafızı İbni Hacer “Şerh-i Buhari”sinde (sahih-i Buharî kitabının açıklamasında) zikretmiştir. İbni Hacer şerhinin önsözünde bildirmiştir ki, hadisin şerhi olarak, tetimme (tamamlama) olarak veya bir hadisin ziyadeyle zikredilmesi olarak (kitabında) zikredeceği hadislerin ya sahih yada hasen olmasına bağlı kalacaktır.

O bunu, “Metâlibu’l-âliye” kitabında da zikretmiş ve bir şey demeden onu (bahis konusu hadisi) Ebu Ye’laya isnat emiştir. Ayrıca bunu, “Telhîsu’l-habîr” (c. 4, s. 44) kitabında da er-Rafiî’nin sözünü zikrettikten sonra da zikretmiştir, sözü şöyledir:
“Onun (er-Rafiî’nin): “Cemel, sıffîn ve nehrevan ehlinin (efendimiz Aliye karşı savaşanların) zalim oldukları tespit edilmiştir” demesi, dediği gibidir. Buna ise Alinin şu hadisi delalet etmektedir: “Ben, anlaşmayı bozanlar, haksız davrananlar ve çıkanlar (Dinden çıkanlar) ile savaşmakla emrolundum” Bunu Nesâî “Hasâis” kitabında, Bezzar ve Tabarânî (Bak. Keşfu’l-estâr, c.4, s. 92 ve Mecmaû’l-Bahreyn, c.7, s. 209) rivayet etmişlerdir. Burada İbni Hacer’in sözü sona ermiştir.”

İbni teymiye “Minhac”(arapça nüsha itibarıyla 2.c, s.214) isimli kitabının başka bir yerinde de şöyle demiştir: “… Ali onlara karşı savaşmakla emrolunmamıştı ve İslâm şeriatına bağlı kalmalarıyla birlikte sırf kendisine itaat etmeyi kabullenmedikleri için onlara karşı savaşmak ona farz da değildi”

Ayrıca aynı kitapta (c.3, s. 156) efendimiz Alinin sıffîn ve cemel vak’asında savaşmasının kendi görüşünden kaynaklandığını ve bununla emrolunmadığını iddia ederek şöyle demiştir: “… şu halde, binlerce müslümanın kanının akıtılmasına sebebiyet veren görüşten, paylanacak daha büyük bir görüş yoktur, onun (efendimiz Alinin ) onlara karşı savaşmasında müslümanlara ne dinlerinde ne de dünyalarında hiçbir yarar olmamıştır. Aksine hayır önceki olanlara nazaran eksilmiştir, şer (kötülük) ise önceki olanlara nazaran artmıştır”

Aynı kitapta (c.2, s. 204) şöyle de demiştir: “Ali hakka Muaviyeden daha yakın olduğu halde savaşmayı terk etmiş olsaydı daha iyi, daha uygun ve daha hayırlı olurdu” Burada İbni Teymiyenin sözü sona ermiştir.

İbni teymiyenin, efendimiz Ali’nin (radıyallâhu anh) savaşlarını uygunsuz ve saçma bulması, onun ona karşı bir kin beslediğinin delilidir. Bunu hadis hafızı İbni Hacer’in “Lisânu’l-mizan” (c.6, s.319) isimli kitabındaki sözleri teyit etmektedir. Hadis hafızı İbni Hacer bu kitabında, ibni teymiye hakkında, onun birinin zayıflığını beyan etmeye kalkmasından bahsettiğinde bunun bazen kendisini efendimiz Aliye (radıyallâhu anh) noksanlığı isnat etmesine sürüklediğini belirtmiştir