Kur’an okumanın sevabı ölüye ulaşır mı?

Reacties uitgeschakeld voor Kur’an okumanın sevabı ölüye ulaşır mı?

Dördüncü Soru: Kur’an okumanın sevabı ölüye ulaşır mı? Şayet ulaşırsa kabir yanında okunduğu zaman mı, yoksa uzakta okunduğunda mı ulaşır? Ve ölü okuma sevabının tamamını mı, yoksa dinleme sevabını mı alır?

Cevap: Burada iki mesele var. Bu meselelerden birincisi, ikinci meselenin bir parçasıdır. Ben bu konuda Hanbeli mezhebinin şu görüşünü tercih ettim. Okuyucu, ölü için niyet edip okumaya yöneldiğinde okuduğu Kur’an ölüye fayda verir ve sevabı da ona ulaşır. Bazı alimler şöyle dedi: “Okumanın başında ölü için okumaya niyet etmek şart değildir. Bilakis önce okuyup sonra bunun sevabını ölüye hediye ederse bu sevap ölüye ulaşır. Daha önce zikrettiğim gibi birinci görüş tercih edilmiştir. Bu iki görüş arasında yani Kur’an’ın kabirde okunmasıyla kabirden uzakta okunmasının sevabının ölüye ulaşması hususunda fark yoktur. Her iki durumda da okumanın sevabı ölüye ulaşır. Bazı Şafii’ler ölü ancak dinleme sevabı alır dediler. Bu görüşün iki kurala dayandığını söylediler. Birincisi: Sevabı hediye etmek sahih değildir. İkincisi: Ruhlar kabirlerin etrafındadır. Azaplanmayı ve nimetlenmeyi bedenlerinin hissetmesi sebebiyle ölülerin ruhları, kabirle ve bedenle manevi bir birleşmeyle birleşmişlerdir. (Bedenin azap ve nimeti hissetmesinin sabitliği daha önce açıklanmıştı.) Bunun için ölü okumayı duyar ve duyunca da dinleme sevabı ona ulaşır. Bu söz, söyleyen kişiyi çıkmaza sokar. Çünkü ölünün idraki ve duyuşu mükellef kişilerin (dirilerin) idraki gibi değildir. Bu konuda Allah’ın fazlına ihtiyaç duyar. Allah isterse ölüye duyma nimetini verebilir. Şafiilerden bazıları okuma sevabı konusunda başka bir görüş ileri sürdüler. Kur’an okurken ölü için niyet edilirse bu doğru olmaz. Eğer önce kendisi için okur, sonra bu sevabın ölüye ulaşması için Allah’a dua ederse ölüye sevabın ulaşması bu şekilde mümkün olur. Zaten bu da dua hükmündedir. Onun işi Allah’a kalmıştır, isterse onun duasını kabul eder, isterse kabul etmez. Bu söz onlarda şu sözü söyleyen kimsenin sözüne zıt değildir. Sevabı hediye etmek doğru değildir. Çünkü kul, mal konusunda hibe etme hakkına sahip olduğu gibi, ibadetler (sevap) konusunda herhangi bir tasarruf hakkına sahip değildir. Çünkü burada okuma sevabının ölü için olmasını amaçlıyor, veya sevabını ölüye verdim diyor. Bu görüş daha önce zikredilen duaya zıttır. Daha önce de geçtiği gibi sevabın ölüye ulaşması kesin değlidir. Kabirde Kur’an okuma hakkında sahabelerden gelen rivayetler azdır. Fakat dört mezhep zamanından günümüze kadar müslümanlar Kur’an’ı ölünün mezarının yanında okumayı sürdüregelmişlerdir. Ahmed İbni Muhammed İbni Harun Ebubekir il-Hilal bu konuda “Cami” kitabında şöyle dedi: “Abbas İbni Ahmed id-Devri bize şöyle dedi: “Ahmet İbni Hanbel’e kabirlerin yanında Kur’an okumak konusunda birşey bilip, bilmediğini sordum. “Bilmiyorum” dedi. Sonra dediki: “Yahya b. Muin’e sordum. Mübeşşir b. İsmail el-Halebi’den şöyle dedi: “Abdurrahman İbnil Ala b. El-Lahlah’ın babasından şöyle dedi: “Babam dediki: “Ben öldüğüm zaman beni lahite koy ve Allah’ın adıyla Rasulullah’ın sünneti üzere de başımın yanında Bakara’nın başlangıcını ve sonunu oku. Ben İbin Ömer’in de bu şekilde vasiyet ettiğini duydum. Sonra Hilal başka bir rivayette şöyle dedi: “Ahmed İbni Hanbel’e bir cenazede iken ölü defnedilince, kör bir adam kabrin yanına gelerek Kur’an okudu. Ahmed b. Hanbel ona şöyle dedi: “Ey adam kabrin yanında Kur’an okumak bid’attir.” Muhammed İbni Kuddeme ona şöyle dedi: “Ey Eba Abdullah! Mübeşşir el-Halebi hakkında ne diyorsun?” Ahmed b. Hanbel dedi ki: “Güvenilir bir zattır.” Ona Mübeşşir’il-Halebi’nin daha önceki yukarıda zikredilen hadisini zikredince Ahmed b. Hanbel (r.a.) ona şöyle dedi: “Adam git ve okumasını söyle.” Hilal aynı şekilde şöyle demiştir: “Ebubekr el-Mervezi bize şöyle demiştir: “Ahmed İbni Muhammed İbni Hanbeli’yi şöyle derken işittim: “Kabirlere girdiğiniz zaman: Fatiha, Felak, Nas ve İhlas surelerini okuyun ve okuduklarınızı kabir ehline hediye edin, böylece bu okuduklarınızın sevabı onlara ulaşır.” Aynı şekilde Zaferani’nin şöyle dediği rivayet edilmiştir: “Şafii’ye (r.a.) kabri yanında Kur’an okuma hakkında sordum” O şöyle dedi: “Bir sakınca yoktur.” Zaferani güvenilirdir ve Şafii’nin eski görüşünü rivayet etmiştir ve Şafii’den rivayet ettiği bu rivayet gariptir. Şafii’nin yeni görüşünde eski görüşüne muhalif bir şey varid olmadıkça eski görüşüyle amel edilir, fakat Şafii’nin Kur’an’ın sevabının ölüye ulaştığını söylediği yeni görüşü şöyledir: “Kur’an zikrin en şereflisidir. Zikir zikredildiği yer için bir bereket sağlar ve bu bereket orada bulunanlara yayılır” Bu görüşün temeli şuna dayanmaktadır: Kabre iki hurma dikildiği zaman bunlar yaşadıkları müddetçe Allah’ı tesbih ederler. Böylece onların tesbihleri sonucu kabirde sahibi için bir bereket hasıl olur. Ve bu bereket, dallar kuruyuncaya kadar devam eder. Rivayetin bu tefsiri bazı müfessirlere göredir. Bitkilerin Allah’ı tesbih etmesinin bereketi hasıl olunca zikirlerin en şereflisi olan Kur’an ki hayvan, bitki ve cansızlardan daha şerefli olan Ademoğlu tarafından okunuyor, bilhassa okuyan salih kişi ise bu Kur’an’ın bereketinin hasıl olması tabiiki daha evladır. Allah en iyisini bilir. İçinde Abdulhak’ın da bulunduğu bir gurup alimler ölünün duymasına, ölü hakkında selam vermenin meşruiyetini delil olarak göstererek şöyle dediler: “Eğer ölü selamı işitmeseydi onlara yapılan hitap boş ve faydasız olurdu.” Bu zayıf bir görüştür. Çünkü bu, bunu gerektirmez. Namazdaki teşehhüdde Rasulullah’a (s.a.v.) hitaben selam söylenir. Elbette Rasulullah teşehhüdde ona bütün selam söyleyenleri duymaz. Mezarların yanından geçen kimsenin mezardaki mü’minlere selam söylemesi ölülerin, o selamı duymasını gerektirmez. Bu dua mahiyyetindedir. Ve “ey Rabbim! Onların üzerine selam olsun” demektir. Aynı şekilde namazda Rasule “Ey Allah’ın Rasulu! Selam senin üzerindedir” demek yani: “Ey Rabbimiz! Salat ve selamı Rasul’ün üstüne yap” demektir. Buhari ve Müslim’deki bir hadiste Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Bizim üzerimize ve salih kulların üzerine selam olsun” dediğinde bu söz bütün salih kullara ulaşır. Aslında bu söz Allah’tan bir istemedir. O sözün manası “Allah’ım salih kullara selam söyle” manasındadır.

Beşinci Soru: Kur’an okuyucu Kur’an’dan birşey okuduğu zaman ve onu ölülere hediye ettiği zaman bu onlara ulaşır mı yoksa ulaşmaz mı? Ve okunanı ölü işitir mi yoksa işitmez mi?

Cevap: Bu ihtilaflı bir konudur. En iyi olan okuyucunun şöyle demesidir: “Allah’ım eğer bu okuyuşumdaki amelimi kabul ettiysen bunun sevabını senden bir lütuf olarak filana ver.” Eğer böyle demeyip de: “Allah’ım okuduğum Kur’an sevabını filana ver” derse; bu sevabın ölüye ulaşıp ulaşmaması alimler arasında ihtilaflıdır. Birinci söz (yani eğer Kur’an okuyuşumu kabul ettiysen bunun sevabını senden bir lütuf olarak filan kişiye ver) dua mahiyetindedir. Allah dilerse onu kabul eder, dilerse kabul etmez. Allah bunu kabul etmişse muhakkak ki ölüye fayda verir.

[Ibn Hacer Askalani, Kabir Alemi]

Hanbeli taifesine isnad edilen cirkin mesele!!

Plaats een reactie

El-Hafız Ebu’l Hasan ed-Darekutni’nin çağdaşı olan el-Hafız Ebu Hafs b. Şahin demiş ki: İki salih adam olan Cafer b. Muhammed ve Ahmed b. Hanbel, birçok kötü arkadaşlarının belasına çarpılmışlardır. El-Hafız Ebu’l-Kasım b. Asakir(Tebyinu kazibi’l-müfteri fimâ nusibe ilâ-İmam Ebi’l-Haşanı’l-Eş’arı) adli kitabında bunu el-Hafız Ebu’l-Hasan’a isnad ederek demiş ki: Rafiziler, Caferi sadık b.Muhammed el-Bakır’ın onlardan beri olduğu birçok çirkin meseleleri kendisine isnad ettiler. Keza Ahmed b. Hanbel’in de, bazı talebe ve tabileri, Allah’ın cisim olduğu manasında birçok batıl sözü kendisine isnad etmişlerdir. Halbuki, Ahmed b. Hanbel bu sözlerden uzaktır. Şüphesiz İmam Ahmed ile ilk tabilerinin, Kur’an ve hadiste geçen bir çok muhal tabileri, te’vil ettiklerini gösteren rivayetler sabit olmuştur.

Takiyyuddin el-Huşanı,<<Def’u’s-şubhe men teşebbehe ve temerrede ve nesebe zalike ile’l-İmam Ahmed>> adli kitabında, açıkça der ki:

İmam Ahmed, Kur’an-ı kerim’deki<<Rabbin geldi(Fecr 22)>> mealinde olan ayetin hakiki manasının<<Rabbin emri geldi>> demek olduğunu söylemektedir.

[Ebu Hamid bin Merzuk, Bera’atü’l-Eş’ariyyîn, sayfa 31 ]

İki kişiye taraftarlari musallat olmuştur: Cafer ibni Muhammed ve Ahmet ibn-i Hanbel

Plaats een reactie

İki kişiye taraftarlari musallat olmuştur: Cafer ibni Muhammed ve Ahmet ibn-i Hanbel

İmam ibni Asakir Tabyin’de İmam ibni Şahin el-Hanbeli’den rivayet eder (ö.385)
“ Doğru yolda olan iki kişiye sapık insanlar musallat olmuştur: Cafer ibni Muhammed ve Ahmet ibn-i Hanbel. (Sekka, 164-165)

İbni Salah demiştir ki (ö.643 ):
İki imam kendileri doğru olmalarına rağmen sapık insanlar onlara musallar olmuştur. Ahmet ibni Hanbel mücessime tarafından, Cafer-i Sadık ise Şiiler/Rafiziler tarafından. (şeyh tacuddin kitabı Kaide sayfa 43 ve tabakat el şafi el-kübra’dan (2:17) alınmıştır. )

İbni Hacer el- Heytemi’ye soruldu:

İmam Ahmad İbni Hanbelin inancı şimdiki Hambelilerle aynı mıydı?

“ ehli sünnet imamı olan Ahmet ibni Hanbel (rahimullah) ’in, mezhebine göre (Allah subhanhu ve Teala – Allah subhanehu ve teala ona yüksek makamlar nasip etsin, onu ve bizi lütfuyla muamele etsin ve en yüksek olan Firdevs cennetine koysun: onun mezhebi ehli sünneti kesin bir şekilde doğrulayıcı ve ehli sünnetle tam bir uyum içerisindedir. Ahmed ibni Hanbel’in görüşü bu zalim ve muhalif kişilerin O’na atfettikleri düşüncelerden Allah (saubhanehü ve Teala)’nın beri(uzak ve büyük) olduğu inancını içerir. Allah subhane ve Teala yönlerden,hisselerden,madde olmaktan ve benzeri kusur(ifade eden) niteliklerden munezzehtir.

İşin aslı Allah u Teala mutlak mükemmelliğine ters düşen bütün atıflardan uzaktır;
ve bütun bu seyler cahiller arasinda dolasiyor ve yayiliyor sanki bu buyuk muctehid imam soylemis gibi, bu ise iftiradir . Bu imam Allah subhane ve Tealanin yon ve benzeri niteliklerini aciklayan bir iddia asla etmemisdir bu dupeduz yalandir. Allah bütün bu söylenen şeylerden temiz olan bu imama bu iftiraları atanlara azap etsin.

Bütün bu konular İmam Ahmet’in ekolüne dahil olan üstad İmam Ebul Ferec ibni Cevzi tarafından açıklanır. İmam Ahmet’in ismini bu iftiracılardan temizler ve açık delillerle iftiracıların yalanlarını ortaya çıkarır.

Ve i ibni Teymiyye, onun öğrencisi olan ibni kayyım el Cevziye ve öbürlerinin yazılarından da kaçının:
İbni Teymiye Rabbinin yolunu kendi şehvet ve arzuları için kullanan bir adamdır. Allah onu ilmine ragmen yoldan saptirmiş, kalbini ve duymasını mühürlemiş, görüşüne(bakışına) perde indirmiştir; Allah’ın azdırdığı kişiye kim hidayet verebilir ki?
Neden o degil de,bu sapkinlar gecmiste seriat tarafindan belirlenmis (belli) kaidelere(sınırlara) karsi geldiler ve onlari cignediler? hala onlar kendilerinin hidayet olunmus birileri olduklarini hayal(zann) ediyorlar, yüce Rabbinin onlara yol gösterdiğine inanırlardı fakat öyle değildi. Aslında onlar en iğrenç ve yanlış yolda idiler. Ve onlar sapıklar tarafından takip edildiler, büyük bir kayba uğradılar. Allah onları takip edenleri alçaltsın ve yeryüzünü onlardan temizlesin.
( Fetva Hadisleri, imam ibni hacer el heytemi el mekki # 211)

Bu yazıyla alakalı olan linkler:

http://islamkalesi.wordpress.com/2012/06/24/ebu-yalanin-hanbeli-taifesinin-uzerine-sicmasi/

http://islamkalesi.wordpress.com/2012/06/24/ahmed-b-hanbel-in-mezhebinde-olmayan-seylerinmezhebine-sokulmasi/

Ibn Abdülvehhab: Ben Hanbeli mezhebine tabiiyim!!

Plaats een reactie

MUHAMMED BİN ABDÜLVEHHAB:”BEN İMAM AHMEDİN(R.A) MEZHEBİNE TABİİYİM,MEZHEBE UYMADIĞIM VE MÜCTEHİD OLDUĞUMU SÖYLEMEM YÖNÜNDEKİ İDDİALAR İFTİRADİR”…!

Hamd Allaha Salat ve Selam Resulune(s.a.s),Ehli Beytine(a.s) ve Şerefli sahabilerine(r.a) olsun..

Sevgili kardeşlerimiz,Vehhabiliğin kurucusu Muhammed Bin Abdülvehhab Bir mezhepe bağlanmayi doğru bulmayan devamçilarina kendisinin bir mezhepe bağli olduğunu ve müctehidlik iddiasinda olmadiği hakkindaki şu gerçekleri yüzlerine çarpar.

Hiç kimseye sirr değil ki, Muhammed bin Abdil Vehhaba uyduklarını söyleyenlein bir çoğu israrla taklidi redd etmekteler ve kendilerini ictihad edecek makamda görerek Ayet ve Hadislerden mustakil süretde ahkamlar çikariyorlar.
İlginçdir ki,onların imamı ictihad iddia edirdimi? Yoksa kendisini İmam Ahmedin mezhebine tabii bir mukallidmi sayiyordu?
Muhammed bin Abdil Vehhab(1115-1206 h/1703-1792 m) düşmanlarinin ona atdığı “iftiralardan” konuşurken diyor ki:

فنحنُ وللهِ الحمدُ متَّبِعون غيرُ مُبتدِعين على مذهبِ الإمامِ أحمدَ بنِ حنبلٍ , وحتى مِن البُهتانِ الذي أشاعَ الأعداءُ إنَّي أدَّعي الاجتهادَ ولا أتَّبعُ الأئمةَ

“Bizler Allaha hamd olsun ki, yenilik çıkaranlar değil, aksine İmam Ahmed bin Hanbelin(r.a) mezhebine tabii olanlariz!
Hatta düşmanlarin yaydığı iftiralardan biri de şudur ki, guya ben müctehid olduğumu iddia ediyorum ve imamlara tabii olmuyorum.”

Kaynak: Muhammed bin Abdil Vehhab: Er Resailuş Şahsiyye: sayfa 21

Imam ahmed ibn Hanbel(ra) ve Tevil

Plaats een reactie

Hamd Allaha,Salat ve selam onun Resulune(s.a.s),Ehli Beytine(a.s) ve şerefli sahabilerine(r.a) olsun!

Sevgili kardeşlermiz,Mücessime firkasi vehhabilerin kendilerini ehli sünnete nispet ettikleri hatta kendilerinin İmam Ahmed bin Hanbelin(r.a) yolunda gittiklerini iddia etmekdedirler.Hanbeli mezhepiyle vehhabi akidesi arasindaki farkliliklari ve imam Ahmedin(r.a) akidesinin ne yönde olduğunun belgelerini sizinle paylaşicağiz.Gördüğünüz resim İmam İbni Kesirin(r.a) “El Bidaye ven Nihaye” isimli kitabinin 10-cu cildinin 327-ci sayfasidir.Bu sayfada şu sözler geçiyor:

“Imam Beyhaki “Menakibu Ahmette”,Hakimden,O Amr bin Semmaktan,O da Hanbel Ibnu Ishaktan(Ahme bin Hanbelin Kardeşi oğlu) rivayet etmişdir ki;Ahmed Ibni Hanbel “Rabbin geldi”(fecr 22) ayetini “Rabbinin sevabi geldi” şeklinde tevil etmişdir.Sonra Beyhaki şöyle demiştir:Bu üzerinde toz bulunmayan,sağlam bir isnaddir”

Ebu Ya’la’nin Hanbeli taifesinin üzerine sıçması!!

Plaats een reactie


Hafiz Ibnü’l Esir’in < El-Kamil> adli eserinin Hicri 429 yılında vaki olan hadisler bahsindeki açıklaması:
Bu tarihde Ebu Ya’la(yukardaki ikinci cümledeki geçen alim)’nin kitabında Allahın sıfatlarından bahsederken kendisinin, Allah’ın cisim olduğunu itikat ettiği anlaşıldığı için, Bağdat alimleri onu inkar ettiler. Zahid olan Ebu’l-Hasanu’l-Kazvini, Bağdat’taki Mansur camii’ne gelerek bu kitabın konusu hakkında bir açıklama yaptı. Allah, zalimlerin uydurdukları sözlerinden çok uzaktır.

Hicri 458 yılında, vaki olan hadiseler bahsinde bu hususta şöyle der:

Ebu Ya’la oldu. O, Allah’ın sıfatları hakkında <Kitabu’s-Sıfat> adli kitabı telif etmiş; içine acayib görüşler almıştı. Kitabın çeşitli bablarında yaptığı tertib(ve açıklamalar) tecsime(Allah’a) cisim isnat etmesine) delalet ederki, Allah, dediği o sözlerden uzaktır.

İbn Temimi el-Hanbeli, der ki:

-Ebu Ya’la el-Ferra, Hanbeli taifesinin üzerine öyle bir sıçmış ki onu şu bile temizliyemez!

[Ebu Hamid bin Merzuk,Bera’atü’l-Eş’ariyyin,sh.42]

Ahmed b. Hanbel ‘in mezhebinde olmayan şeylerin,mezhebine sokulması!!

Plaats een reactie


Ibnü’l-Cevzi’nin 1345 H. yilinda Et-Terraki matbaasinda basilan <Def-u Şübhetü’t-Tesbih> adli eserindeki acik ibaresi:

Bazı arkadaşlarımızın Usulü’d Din(Akaid) meselelerine yaramayacak şeyleri konuştuklarını gördüm. Ebu Abdullah b. Hamid ile arkadaşı kadı Ebu Ya’la ve İbnu’z- Zaguni bu konuda eserler yazmış, yazdıkları kitaplar dolaysiyle de Hanbeli mezhebini lekelemişlerdir. Onların bu eserlerinde avam seviyesine indiklerini gördüm. Yani ayet ve hadislerde bahsi geçen Allahın sıfatlarına zahire göre mana verdiler…

Bunlar aklın kabul etmediği sözleriyle avam tabakasını ikna etmeye çalışıyorlar. Ayet ve hadislerde geçen Allahın isim ve sıfatlarını, ne akla ne de nakle dayanan hiçbir ciddi delilleri olmadığı halde,zahire göre bunlar, Allahın sıfatlarıdır diye mana verip, tefsir ederek bidat  isimlerle o sıfatları adlandırıyorlar. Zahiri manalarını reddedip, Allaha vacip olan manaları isbat eden naslara, Allaha hadislik(sonradan olma) sıfat ve manaları icabeden zahir manalarının iptaline iltifat etmediler. O zahiri manalar, Allahın sıfat-ı fiiliyesi olduklarına kanaat etmeyerek ta ki sıfat-ı zatıyesidir dediler…..

Bununla beraber, kendileri güya bir şeyi Allaha benzetmekten veya benzetmeyi Allaha izafe etmekten kaçınıyorlar. Biz ehl-İ sünnet taifesindeniz diyorlar. Halbuki söyledikeri sözleri, açıkça teşbihtir(Allahı kainata benzetmektir) Bir kısım CAHİLLER de onların bu inançlarına uymuşlar. Hem onlara, hem imamlarına nasihat ederek derim ki:
Arkadaşlarım! Güya siz rivayetler için nakil sahibi olup Ahmed bin Hanbel’in tabilerisiniz. Büyük imamımız Ahmed bin Hanbel(Allah ona rahmet eylesin!) zamanının halifesi tarafından kamçılandığı halde, Kuran mahluk olup olmadığı hakkındaki inancı kendisine sorulunca, mahluk veya hadistir demedi. <dinde yeri olmiyan bir şeye nasıl hüküm vereceğim?> diyordu. Öyle ise mezhebinde olmayan bir şeyi icad etmekten sakının!……

Eğer sizler hadisi şerifleri (ve ayetleri) kabul edip manalarından konuşmayıp suküt ediyoruz demiş olsaydınız ,hiç kimse size itirazda bulunamaz ,inkar edemezdi.Fakat böyle hadisleri zahirine hamletmeniz çirkindir.Bu salih Selef Alim (Ahmed b. Hanbel) ‘in mezhebinde olmayan şeyi,mezhebine sokmayın! Mezhebine öyle çirkin ,ayıp şeyleri giydirdiniz ki herhangi bir Hanbeli ,kim olursa olsun (sizin yüzünüzden) Mücessimedir denilmektedir…..

[Ebu Hamid bin Merzuk,Bera’atü’l-Eş’ariyyin,sh.42-45]

Imam Ahmed ibn Hanbel(ra) ve Tevil!!

Plaats een reactie

(resim gelecek insallah)

Hamd Allaha,Salat ve selam onun Resulune(s.a.s),Ehli Beytine(a.s) ve şerefli sahabilerine(r.a) olsun!

Sevgili kardeşlermiz,Mücessime firkasi vehhabilerin kendilerini ehli sünnete nispet ettikleri hatta kendilerinin İmam Ahmed bin Hanbelin(r.a) yolunda gittiklerini iddia etmekdedirler.Hanbeli mezhepiyle vehhabi akidesi arasindaki farkliliklari ve imam Ahmedin(r.a) akidesinin ne yönde olduğunun belgelerini sizinle paylaşicağiz.Gördüğünüz resim İmam İbni Kesirin(r.a) “El Bidaye ven Nihaye” isimli kitabinin 10-cu cildinin 327-ci sayfasidir.Bu sayfada şu sözler geçiyor:

“Imam Beyhaki “Menakibu Ahmette”,Hakimden,O Amr bin Semmaktan,O da Hanbel Ibnu Ishaktan(Ahme bin Hanbelin Kardeşi oğlu) rivayet etmişdir ki;Ahmed Ibni Hanbel “Rabbin geldi”(fecr 22) ayetini “Rabbinin sevabi geldi” şeklinde tevil etmişdir.Sonra Beyhaki şöyle demiştir:Bu üzerinde toz bulunmayan,sağlam bir isnaddir”