Dörd imamın zaman bakimindan selefe en yakin olan İmam Ebu Hanife (80-150 h/ 699-767 m) “El FiKhul Ebsat” adlı kitabında yüce Allah için elden konuşurken diyor ki:
يَدُ اللهِ فَوْقَ أَيْديهم : ليست كأيدي خلْقه وليستْ جارحةً وهو خالقُ الْأَيْدِي , ووَجْهُه ليس كوجوهِ خلْقه وهو خالقُ كلِّ الوُجُوهِ , ونفْسُه ليستْ كنفس خلْقه وهو خالقُ النّفوس
“Allahın eli onların eli üzerindedir: Onun eli mahlukatin eli gibi deyil. Ayni zamanda orqan da değil. O ellerin yaradıcısıdır.
Onun yüzü mahlukatin yüzü gibi değil. O, bütün yüzlərin yaradıcısıdır.
Onun nefsi mahlukatin nefsi gibi değil. O bütün nefslerin yaradıcısıdır.”
Kaynak: Ebu Hanife: El Fikhul Ebsat: 56
Tahkik: Zahid El Kevseri: 1368
Ehli Sünnetin en eski akide risalelerinden birini yazan İmam Ebu Cafer Et Tahavidir (239-321 h/ 853-933 m) ve bu risalede o, üç İmamın Ebu Hənifenin, Ebu Yusuf El Ensarinin (113-182 h/731-798 m) ve Muhammed Eş Şeybaninin (132-189 h/ 749-805 m) akidesini topladığıni ifade ediyor.
Bu imamların, Yüce Allahın orqanlardan tenzih etmesi hakkinda Tahavi şöyle diyor:
وتعالى عن الحُدُودِ والغَايَاتِ والأَرْكانِ وَالأَعْضاءِ وَالأَدَواتِ ، لا تَحْوِيهِ الجِهَاتُ السِّتُّ كسَائِرِ المُبْتَدَعَاتِ
“Allah, hududlardan (sınırlardan), ğayelerden (son noktalardan), rüknlardan (kendisini teşkil eden parçalardan), uzuvlardan (orqanlardan) ve vasitalardan (alətlerden) münezzehtir.
Digər yaradılmışlarda olduğu kimi, altı cəhət (üst, alt, sağ, sol, ön, arxa) onu əhatə etməz.”
Kaynak: Ebu Cafer Et Tahavi: El Akidetut Tahaviyye: 13
Amman: Darul Beyrak: 1421/2001
Şafi alimlerinden Abdul Kahir El Bağdadi (v. 429 h/1037 m) kendisinin “El Fark Beynel Firak” adlı kitabinda buyuruyor:
وأجْمعوا على إحالةِ وَصْفِه بِالصُّورةِ والأعْضَاءِ , خلافَ قولِ مَن زعَم مِن غُلاةِ الرَّوافِض , ومِن أتباعِ داودَ الجَوَاربيِّ أنَّه على صورةِ الإنسان
“Onun insan süretinde (formasında/şeklinde) olduğunu söyleyen ğulat Rafiziler ve Davud El Cevaribinin devamçılarına mühalif olarak Ehli Sünnet, Onun süret ve uzuvlarla (orqanlarla) vasf olunmasıının mümkünsüzlüyünde icma etmişlerdir.”
Kaynak: Abdul Kahir El Bağdadi: El Fark Beynel Firak: 332
kahire: Metbeatul Medeni
Buharinin “Sahih”ine şerh verenlerden meşhur Maliki alimi İbn Battal (v. 449 h/1057 m) rahimahullah, Allahın semaları bükeceği hakkinda gelen hadisi şerh ederken diyor:
وَفيه إثباتُ اليَمينِ لِله صِفَةً مِن صِفاتِ ذاتِه , لَيستْ بجارِحةٍ خِلافاً لِمَا تعْتقِده الجِسْمِيّة في ذلك لِاسْتِحالَةِ جَوازِ وَصْفِه بِالجَوارحِ والأبْعَاضِ , واسْتِحالةِ كَوْنِه جِسماً . وقَد تَقدَّمَ القَولُ في حَلِّ شُبَهِهِم في ذلك
“Bu hadisde, (zahiren sağ anlamini veren) “yemin” in, Onun zatının sifatlarindan bir sifati olarak Allah hakkında isbatı vardır.
Allahın orqanlar ve hisselerle vasfinin, ayni zamanda da cism olmasınının mümkünsüzlüyü sebebiyle, Cismiyyenin (mücessimenin) bu konuda itikad etdiyine mühalif olarak (ehli sünnet diyor ki,) bu orqan değildir.
Bu konuda onların şübhesini çözmek hakkinda açıklama daha önce zikr olundu.”
Kaynak: İbn Battal: Şerhu Sahihil Buhari: 10/411
Riyad: Mektebetur Ruşd
Şafi alimlerinden olan Hafiz Ebu Bekr El Beyhaki (384-458 h/994-1066 m) rahimahullah kendisinin “El İtikad” kitabında buyuruyor ki:
وَأنَّ إتْيانَه ليس بإتيانٍ مِن مكانٍ إلى مكانٍ , وأنَّ مَجيئَه ليس بحركةٍ , وأنَّ نُزولَه ليس بنُقْلةٍ , وأنَّ نفْسَه ليس بِجسمٍ , وأنَّ وجهَه ليس بصورةٍ , وأنَّ يدَه ليستْ بجارحةٍ , وأنَّ عينَه ليست بحَدَقةٍ
وإنَّما هذه أوصافٌ جاء بها التَّوقيفُ فقُلْنَا بها ونفيْنَا عنْها التَّكييفَ
“Bilinmelidir ki, Onun (zahiren geliş anlamini veren) “ityan”ı bir mekandan başka bir mekana olan geçid, (yine zahiren geliş anlami veren) “meci”si haraket, (zahiren iniş anlami veren) “nüzul”u (bir yerdən başka yere) geçmek, nefsi cisim, (zahiren yüz anlami veren) “vech”i surat, (zahiren el anlamini veren) “yed”i orqan, (zahiren göz anlamini veren) “ayn”i göz bebeği deyildir!
Bunlar şeriatin getirdiyi vasflardir, biz de onları kabul ediyor ve keyfiyyetlerini nefy ediyoruzs.”
Kaynak: Ebu Bekr El Beyhaki: El İtikad: 123
Riyad: Darul Fadile: 1420/1999
Meşhur Maliki alimlerinden Kadi İyad (476-544 h/ 1083-1149 m) kendisinin “Meşerikul Envar ala Sihehil esar” adlı kitabinda buyuruyor:
وقولُه : “كتَب التوراةَ بيدِه , وخلَق آدمَ بيدِه , ويَقبِضُ السمواتِ بيدِه ” , ومثلُ هذا مِمَّا جاء في الحديثِ والقرآنِ مِن إضافةِ اليدِ إلى اللهِ تعالى , اتفق المُسلمونَ أهلُ السُّنةِ والجَماعةِ أنَّ اليَد هُنَا لَيستْ بجارِحةٍ , ولا جِسْمٍ , ولا صُورةٍ , ونزَّهوا اللهَ تعالى عَن ذلك . إذْ هِي صفاتُ المُحدَثِينَ . وأثْبَتُوا مَا جاءَ مِن ذلك إلى اللهِ تعالى , وآمَنُوا به , ولم يَنْفُوهُ
وذهَب كثيرٌ مِن السَّلف إلى الوُقوفِ هُنا ولا يَزِيدُونَ , وَيُسَلِّمُونَ , ويَكِلونَ عِلْمَ ذلِك إلى اللهِ ورَسُولِهِ صلَّى الله عليْه وسلَّم
وكذلك قالوا في كلِّ ما جاء مِن مِثلِه مِن المُتَشابِهِ
“”Tevratı (zahiren el anlami veren) “yed”i ile yazdı, Ademi “yed”i ile yaratdı, semaları “yed”i ile tutacak” gibi, hadisde ve kuranda varid olmuş, Allahu Tealaya “yed” isnadına gelincə, Müslümanlar, Ehli Sünnet vel Cemaat, burada “yed”in ne orqan, ne cisim, ne de suret olmamasında ittifak etmiş, Allahu Tealanı bundan tenzih etmişler.
Çünki bunlar yaradılmışların sifatlaridir. Varid olmuş bu şeyleri Yüce Allah hakkında ispat etmiş, ona iman etmiş, onu nefy etmemişler.
Selefin bir çoğu bu kadarl kifayetlenerek başka birşey eklememek, teslim olmak, bunun ilmini Allaha ve Resuluna – sallallahu aleyhi ve sellem – havale etmek görüşünde olmuşlar.
Ayni zamana varid olmuş her müteşabih nass haqhakkinda da bu görüşde olmuşlar.”
Kaynak: Kadi İyad: Meşerikul Envar: 2/303
kahire: Darut Turas/Tunis:Mektebetul Atika
Meşhur müfessir Ebu Hayyan El Endulusi (654-745 h/1256-1344 m) kendisinin “Behrul Muhit” adlı tefsirinde Maide suresi 64-cü ayeti açıklarken diyor:
مُعتقَد أهلِ الحقِّ أنَّ اللهَ تعالى ليس بجسْمٍ وَلَا جارِحةَ لَه ، وَلَا يُشبِه بِشيْءٍ مِن خَلقِه ، وَلَا يُكَيَّفُ ، وَلَا يَتحَيَّز ، وَلَا تَحُلُّه الحَوادِثُ ، وكُلُّ هَذا مُقَرَّر في عِلم أصولِ الدِّين
وقال قومٌ مِنهم القَاضي أبو بكر بن الطَّيِّب : هذه كلُّها صِفَاتٌ زَائِدةٌ عَلى الذَّات ، ثابِتةٌ لِلّه تَعالى مِن غَير تَشبيهٍ ولَا تَجديد
وقال قومٌ مِنهم الشَّعْبِي ، وابنُ المُسَيَّب ، والثَّوْري : نُؤمِن بِها وَنُقِرُّ كَما نَصَّتْ ، وَلَا نُعَيِّنُ تَفسيرَها ، ولا يُسبَق النظَر فيها
“Hakk ehlinin itikad etdiyi odur ki, Allah Teala cisim deyildir, onun bir orqanı da yokdur, yaratdıklarından hiç bir şeye benzemez, Ona keyfiyyet verilmez, mekan tutmaz, yaradılmışlar ona hulul etmez. Bütün bunlar üsuluddin (akide) ilmində kanun olarak kabul edilmişdir…
… Kadi Ebu BEkr bin Et Tayyib (El Bekilleninin) de aralarında olduğu bir qrup demişdir: “Bütün bunlar Zatdan ilave sifatlardir, benzedilme ve yenilik iddiası olmadan Allah Teala hakda sabitdir.”
Eş Şabi, (Said) bin El Museyyeb, (Sufyan) Es Sevrinin de aralarında olduğu bir qrup demişdir: “Onlara iman edir, Nasslarda geldiyi gibi onları ikrar ediyoruz. Onlara belii bir tefsir vermiyoruz, bunlar hakda yorum bildirilmez.”
Kaynak: Ebu Hayyan: Behrul Muhit: 3/534-535
Beyrut: Darul Kutubil İlmiyye: 1413/1993
Meşhur müfessir Ebu Abdillah El Kurtubi (600-671 h/1204-1274 m) Ali İmran surEsinin 7-ci ayEsinin tefsirinde diyor:
قوله تعالى : فَيَتَّبِعُونَ مَا تَشَابَهَ مِنْهُ ٱبْتِغَاءَ ٱلْفِتْنَةِ وَٱبْتِغَاءَ تَأْوِيلِهِ
قال شيْخنا أبو العبّاس رحمة الله عليه : مُتَّبِعُو المُتشابِهِ لَا يَخْلو
أنْ يَتَّبِعُوهُ ويَجْمعوهُ طَلَباً لِلتَّشْكِيكِ في القُرآنِ وإضلالِ العوامّ ، كَما فعَلَتْه الزَّنادِقَة والقَرامِطَةُ الطَّاعِنُونَ في القرآنِ
أو طلباً لاعْتقادِ ظَواهِرِ المُتَشابِهِ، كَما فَعَلتْه المُجسِّمة الذِينَ جَمَعُوا ما في الكِتَاب والسُّنَّة مِمَّا ظاهرُه الجِسميَّة حتى اعتَقدوا أنَّ البَارِىءَ تَعَالَى جِسمٌ مُجَسَّم وصُورةٌ مُصَوَّرَةٌ ذَاتُ وَجْهٍ وعيْن ويدٍ وجَنْبٍ ورِجْلٍ وأُصْبُعٍ ، تعالى الله عَن ذلك
أو يتَّبِعوه عَلى جِهةِ إِبْداءِ تأويلاتِها وإيضَاحِ مَعانيها
أو كَما فَعل صَبِيغ حِينَ أكْثَرَ على عُمَرَ فِيهِ السُّؤالَ
“Allahın “Fitne ve tevili arzusuyla o ayetlerden müteşabih olanlara yönelerler” sözüne gelince.
Şeyhimiz Ebul Abbas El Kurtubi) – rahmetullahi aleyh – demişdir: Müteşabihe yönelenler aşağıdakı hallerden birindedirler:
1.kurana tan eden zındıklar ve karamita firkasi gibi, Kuran hakkında şekk yaratmak ve avamları azdırmak maksadiyla onlara (müteşabihlere) yönelen və cem edenler.
2. El Bari Tealanın şekillənmiş bir cisim, formalaşdırılmış bir suret, yüz, el, yan taraf, ayak, parmak sahibi olduğunu – ki Allah bu cür şeylerden münezzehtir- itikad edecek kadar Kuranda ve Sünnetde, zahiri cismiyye olan (Allahın cisim olduğunu vehm etdiren) nasları toplayan Mücessimenin etdiyi gibi, bu müteşabihlerin zahirini itikad etmek maksaiyla onlara yönelenler.
3. Onlara yeni teviller vermek, manalarini izah etmek için yönelenler.
4. Onlar hakda Ömere fazla soru sorduğu Sabiğin etdiyi gibi/bu niyyetle onlara yönelenler.”
Kaynak: El Kurtubi: El Cami li Ahkamil Kuran: 4/13-14
Riyad: Dar Alemil Kutub: 1423/2003
Maliki alimlərinden kadi İyad Es Sebti (476-544 h/1083-1149 m) “Eş Şifa bi Tarifi HuKuKil Mustafa” tekfir meselesini müzakire ederken, Yüce Allaha orqan nispet edenlerle alakali İmam Malikin bu sözlerini naklediyor:
وقال : مَن وصَف شَيْئًا مِن ذاتِ اللَّه تعالى وأشارَ إلى شيءٍ مِن جَسَدِه يَدٍ أَو سَمْعٍ أَو بَصَرٍ قُطِع ذلك مِنْه , لِأَنَّه شَبّه اللَّهَ بنَفْسِه
“(İmam Malik) demişdir: Kim Yüce Allahın zatından bir şeyi vasf ederken, kendi vucudundan el, kulak, göz gibi bir şeye işare ederse, işare etdiyi orqan kesilir.
Çünki o, Allahı kendisine benzetmişdir.”
Kaynak: kadi İyad Es Sebti: Eş Şifa: 1053-1054
Darul Kutubil Arabi: 1404/1984
Şafi alimlərinden olan Hafiz İbn Hacer El Askalani (773-852 h/1372-1449 m) Buharinin “Sahih”ine şerh verdiyi “Fethul Bari” kitabında, Ebu Suleyman El Hattabiden (319-388 h/931-998 m) naklen diyor:
وقال الخطَّابيّ : لَمْ يقَعْ ذكْرُ الإصْبَعِ في القُرْآنِ ولا في حَديثٍ مَقطوعٍ به , وقد تَقرَّر أنَّ اليَدَ ليستْ بجارِحةٍ حَتَّى يُتوَهّمَ مِنْ ثُبوتِها ثبوتُ الأَصابِع , بَل هو تَوْقيفٌ أطْلقَه الشَّارِعُ فَلا يُكيَّف ولا يُشبَّه
ولَعلَّ ذِكْرُ الأصابعِ مِن تَخْليط اليَهودِي فَإنَّ اليَهودَ مُشَبِّهة
“(Ebu Süleyman) El Hattabi demişidir: Ne Kuranda, ne de sahihliyi kati olan bir hadisde parmak zikr edilmemişdir. Artık sabitdir ki, (zahiren el anlamini veren) “yed” orqan deyildir ki, onun sabit olmasıyla parmakların da sabit olması düşünülsün. Aksine o, Şarinin istifade etdiyi sözdür. Ona keyfiyyet verilmez, (neyese) benzedilmez.
Ola bilsin ki parmaklari zikr edilmesi, Yahudinin karışdırdığı bir şeydir. Çünki, Yahudiler müşebbihedir…”
kaynak: İbn Hacer: Fethul Bari: 17/379
Riyad: Darut Taybe: 1426/2005
Malikilerden Ebu Abdillah El Kurtubi (600-671 h/1204-1274 m) Kalem suresi 42-ci ayete tefsir verirkəe buyuruyor:
فأمّا ما رُوِيَ أنَّ اللهَ يَكْشِف عَن ساقِه فإنَّه عَزّ وجلّ يَتَعالى عَنِ الأعْضاءِ والتَّبْعيضِ وأنْ يُكشَفَ ويُتغَطَّى
ومَعناه : أنْ يكشف عَن العظيمِ مِن أمرِه
“Allahın “sek”ini açması hakda rivayət olunan şeye gelince, İzzet ve Celal sahibi Allah uzuvlardan (orqanlardan), hisselerden, üzerinin açılmasından ve örtülmekden münezzehtir.
Bunun anlami: “Azametli bir işi ortaya çıkaracak”dır.”
Kaynak: El Kurtubi: El Cemi li Ahkəmil Kuran: 18/249
Riyad: Dar Alemil Kutub: 1423/2003
Yine Ebu Abdillah El Kurtubi “Maide” suresi 64-cü ayetinin tefsirinden konuşurken, orada geçen “yed” kelieəsinin arap dilindeki anlamlarini sayıyor ve “Sad” suresinin 75- ci ayetini kayd ediyor. Bundan sonra ise şöyle diyor:
فلا يجوز أنْ يُحمَلَ على الجارحة , لأنَّ البَارِيَ جلّ وتعالى وَاحِدٌ , لا يجوز عليه التَّبْعيض
“Orqan anlamina haml etmek caiz değil. Cünki Yüce ve celal sahibi El Bari (Allah) birdir. Onun hisselere ayrılması mümkün deyil.”
Kaynakl: El Kurtubi: El Cami li Ahkamil Kuran: 6/238
Riyad: Dar Alemil Kutub: 1423/2003
ومَن قال بتشبيهِ الله تعالى بشيءٍ أو أثْبَتَ له جارحةً سمي كرَّاميا ومشبِّها
“Kim yüce Allahın bir şeye benzediyini ve ya onun orqanı olduğunu derse Kerrami ve Muşebbih olarak adlandırılar.”
Kaynak: El Hakim Es Semerkandi: Es Sevedul Azam: 65
İstanbul: Mektebetu Yasin: 2011
“Kim “Yüce Allahın bir eli, dili, cismi var” ve ya buna benzer şeyler derse kafir olar.”
Kaynak: İbrahim Hilmi bin Huseyn: Selemul Ahkam Şerhu Savadil Azam: 149
http://ia700209.us.archive.org/23/items/SHAR7-AL-NADHEM/15.pdf BURDAN okuyabilirsiniz