Kıtlık anında hz Aişe’ye yapılan şikayet ve sonrası!(TEVESSÜL)

Plaats een reactie


İmâm Hafız Dârimî (v. 255/869), “Sünen” adlı eserinde “Allah’ın (celle celâluhû) Peygamberimize vefatından sonra verdikleri” başlığıyla açmış olduğu babta şöyle demiştir: “Ebû Nûman, Said b. Zeyd’ten, o, Amr b. Mâlik en-Nekri’den, o da Ebû’l-Cevza Evs b. Abdullah’tan şunu rivâyet etmiştir:

“Bir ara Medine’ye çok şiddetli bir kıtlık isabet etmişti. Herkes durumdan, Hazreti Âişe’ye şikâyetçi olmuşlardı. Bunun üzerine Hazreti Âişe: “Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem’in kabrine gidin ve gökyüzü ile arasında bir engel kalmayacak şekilde çatısına bir pencere açın” diye tâlimat vermişti. Gidip aynen dediğini yaptık. Akabinde otlar yetişip, hayvanlar semizleşinceye kadar yağmur yağmıştı. Hayvanlardan bol bol yağ temin ettiğimiz için bu seneyi “yağ veren yıl” olarak anmaya başlamıştık.”

[Dârimî,sayfa 277 no.93; İbnü’l-Cevzî, el-Vefa (1534); Darimî, es-Sünen I, 56; Suyutî, Hasâis, II, 280; Nebhanî, Huccetullah, s.1090; Zürkanî, Şerhu’l-Mevahib, VIII, 801; Zübeydî, Tacu’l-Arus, XIII, 388; İbn Esir, en-Nihâye, III, 409; Behcetü’l-Mehafil, II, 129; Aliyyu’l-Karî, Mirkat, X, 290; Mişkatu’l-Mesabih, (5950); Mevahibu’l-Leduniye, II, 365; Cem’ü’l-Fevaid, (2086); Şevahidu’l-Hak, s.160; İbn Teymiye, Ziyaretu’l-Kubur, s. 32; İbn Merzuk, Berâatu’l-Eşarî, s. 357; Gımarî, İrgam, s. 24; İsmail b. Mahfuz, Mesaf, s. 187; Elbanî, Tevessul, s.178.]

———————

Elbanî bu hadiste zayıf dediği Said b. Zeyd’in bulunduğu başka bir hadiste Said b. Zeyd’in hakkında şunları söylemiştir:
“Hadisin isnadı hasendir. Ravilerinden hepsi de güvenilirdir. Said b. Zeyd hakkında söz söylenmiştir. Ama bu, onun hadisini hasen derecesinden aşağı düşürmez. İbnü’l-Kayyim de hadisin isnadının ceyyid olduğunu söylemiştir.”
[Elbanî, İrvau’l-Galil, V, 338.]

Hafız b. Hacer “Takrib”de, hadisin râvîlerinden Ebû Said Zeyd ve Amr b. Mâlik için “Güvenilir ama vehimlidir” ifâdelerini kullanmıştır.
Hadis âlimleri, İbn Hacer’in “güvenilir ama vehimli” ifadesinin, râvînin zayıf değil de, güvenilir ve sika olduğuna delalet eden ifâdelerden olduğunu belirtmişlerdir. “Tedribü’r-Râvî” de böyle zikredilmiştir
Buharî, (et-Tarihu’l-Kebir, III. 472), İmam İcli (Tarihu’s-Sikât s;184), Ebû Cafer ed-Darimî, Ahmed b. Hanbel, Ebû Züra, İbn Hibbân, İbn Sa’d ve başkaları. Kim o başkaları? Mesela bazı sözde selefilerin sandığı gibi İbn Main onu zayıf değil, bizzat kendi eserinde Said b. Zeyd’i sika görmüştür[İbn Main, Tarih, II.199-Zehebî, Kaif I. 361]

Bu açık beyan karşısında Ukaylî’nin (v. 323/934) İbn Maîn onun hakkında “zayıftır” dediğine dair naklettiği bilgi[bkz: Duafâ, II, 105, 106] doğru olmasa gerekir. Eseri tahkik ederek neşreden Kal’acî da dip notta, Saîd b. Zeyd’in sika olduğunu, Nesaî dışındaki Kütüb-i Sitte müelliflerinin onun hadisleri tahriç ettiklerini söyler.

Elbani bu hadisi zayiflatma cabasindaki diger bir girisimide şöyledir:
Arîm diye bilinen Ebû’n-Nu’man Muhammed b. el-Fadl güvenilir bir ravi olsa da, ömrünün sonunda ihtilata uğramıştır. Bu haberi Darimî’nin ihtilat öncesi mi, sonrası mı, Arîm’den dinlediği bilinmemektedir.
[Elbanî, Tevessul, s. 140-141, Tercemesi s. 178-179.]

Hadisin senedinde adı geçen Ebû Nu’man, “Arim” lakaplı Muhammad b. Fazl olup, Buhârî’nin hocalarındandır. Hafız, “Takrib” adlı eserinde onun için: Sika/güvenilirdir. Fakat ömrünün sonlarına doğru bu hali değişmiştir” demektedir.

İbnu’s-Salah; Buharî ve Zühlî gibi muhaddislerin, Arîm’den aldıkları rivayetlerin ihtilattan öncesine aid olması gerektiğini laydetmektedir
[İbn Salah, Ulumu’l-Hadis, s. 356.]

Zehebî, İbn Hibbân’ın; “Arîm, ömrünün sonunda ihtilata uğradı ve ne rivayet ettiğini bilmeyecek kadar tegayyüre maruz kaldı. Bundan dolayı da, rivayetleri içinde çok sayıda münker hadis vardır…” şeklindeki sözlerini şöyle reddeder: “İbn Hibbân, ravi Arîm için hiçbir münker hadis gösterememiştir. Peki, nerede kaldı onun iddiası?!”
[Zehebî, Mizan, VI, 298; Leknevî, er-Re’fu ve’t-Tekmil, s. 279]

Zehebî, Ruvvatü’s-Sükati’l-Mutekellim’de der ki: “Arîm güvenilirdir, hüccettir. Sonradan ihtilata uğradı ise de, bunda zarar yoktur. Zira ihtilattan sonra söyledikleri bilinmiştir.”
[Zehebî, Ruvvatu’s-Sukati’l-Mutekellim, I, 162.]

Darakutnî ise: “Arîm’in ihtilatından sonra münker bir hadisi ortaya çıkmamıştır, o güvenilir bir ravidir”
[ Zehebî, Mizan, VI, 298; Tehzibu’t-Tehzib, IX, 358; Kitabu’l-Muhtelitin, I, 117; Zehebî, Tezkiratu’l-Huffaz, I, 301; Ebû Abdullah es-Salihî, et-Tabâkat, II, 35.]

el-A’laî de, İbn Hibbân’ın, Arîm hakkındaki sözlerine şöyle itiraz eder; “…Bu haddi aşmak ve aşırı gitmektir! Buharî, Ahmed b. Hanbel, Abd b. Humeyd ve birçok insan Arim’den hadis rivayet etmiş, Müslim onunla huccet getirmiştir. Darakutnî’nin; “İhtilatından sonra Arîm’in münker hadisi çıkmamıştır. O güvenilirdir” demesi, İbn Hibbân’ın sözünü reddetmektedir.”
[el-Alaî, Kitabu’l-Muhtelitin, I, 117.]

Kaldı ki Elbanî, hakkında ihtilaf edilen (muhtelifun fih) bir ravinin bulunduğu bir hadis için: “Hasen olması muhtemeldir’ diyebilmektedir
[Silsiletü’l-Ehadisi’s-Sahiha, IV, 354. senedi hakkında ihtilaf edilen İsa b. Cariye’nin bulunduğu hadis için aynı ifadeyi kulanır.]

Buyuk alim Meragi diyorki: Medineliler kitlik oldugu zaman kabri serifin bir tarafindan bir delik acmayi adet edindiler.

Buna ilavet Semhudi diyorki: Bugun bile boyle bir seyle karsilastiklari zaman,turbenin mubarek yüzü tarafina gelen kapisini acarlar ve orada toplanirlar.
[zeyni dehlan,degerli inciler, sayfa 62-63]

Bazıları bu rivayetin Hz. Ayşe -radıyallâhu anhâ-’ya kadar gelen ama Peygamberimize kadar dayanağı olmayan ‘mevkuf’ bir rivayet olduğunu iddia etmişlerdir. Bu rivayette anlatılanlar, Hz. Ayşe -radıyallâhu anhâ-’nın kendi görüşü olsa bile şu bilinmelidir ki Hz. Ayşe -radıyallâhu anhâ- alim olmasıyla şöhret bulmuş biridir. Bunun yanında söylediği bu amelin sahabenin diğer büyük âlimleri önünde gerçekleştirmiş olmalıdır. Bu rivayet ‘Mevkuf’ kabul edilse bile Hz. Ayşe, Peygamberimiz -sallallahu aleyhi ve sellem-’in vefatından sonra bile ümmetine acıyarak onlara şefaat ettiğini, kabrini ziyaret edip ondan şefaat isteyene şefaat edeceğini, uygulayarak bizlere göstermiştir. Bu delili burada görebilmek bizim için fazlasıyla yeterlidir.
Milleti küfür ve sapkınlıkla itham etme meraklılarının yaygaralarına bakacak olsak, Hz. Ayşe -radıyallâhu anhâ-’nın bu hareketini şirk olarak kabul etmek gerekecektir ki bu asla mümkün değildir. Zira ne Hz. Ayşe, ne de bu hadiseye şahit olan diğer sahabiler şirki bilmeyen insanlar değillerdi.[Mefahim]

Vehhabilerin taşlarla tesbih cekmenin bidat olduguna dair getirdikleri hadisin tahrici!!

Plaats een reactie

Imam Darimi Süneninde, Abdullah bin Mes´ud -radiyallahu anhu-´dan,
rivayet ediyor.
Imam Darimi, Hakem bin Mübarek bize, Amr bin Yahya´dan(el hemedani) rivayet etti dedi, o
da babamdan bize babasindan rivayet etti dedi:
Biz, sabah namazindan önce Abdullah b. Mes´ud´un kapisinin önünde
oturuyorduk, cikinca beraber mescide gidecektik, yanimiza Ebu Musa el Esari
geldi ve dedi ki:
– Ebu Aburrahman henüz evinden cikmadi mi?
– O´na hayir, cikana kadar bizle otur dedik.
Sonra Abdullah ibni Mes´ud cikti ve topluca ona yöneldik. Ebu Musa ona dedi
ki:
– Ey Ebu Abdurrahman, mescitte bilmedigim bir sey gördüm ve
elhamdulillah bu gördügümü ben hayir zannediyorum. dedi.
– Abdullah b. Mes´ud o gördügün nedir?, diye sordu.
– O da, Eger yasarsan sen de göreceksin… Mescitte halkalar seklinde
oturmus namazi bekleyen bir topluluk gördüm, her halkada bir adam
vardi ve halkadakilerin ellerinde taslar vardi. O adam 100 kere tekbir
edin, diyor tekbir getiriyorlar, 100 kere la ilahe illallah deyin, diyor
onlarda la ilahe illallah diyorlar, 100 kere tesbih edin diyor tesbih
ediyorlardi.”
– Abdullah b. Mes´ud, peki, sen onlara ne dedin?, dedi.
– Ebu Musa da onlara bir sey demedim, senin görüsünü veya emrini
bekledim. diye cevap verdi.
– Bunun üzerine Abdullah b. Mes´ud onlara günahlarini saymalarini
emretmedin mi, ve hasenatlarinin zayi olmayacagini söylemedin mi?”
Sonra bu halkalardan birinin basina hep beraber gidip, durduk. Abdullah b.
Mes´ud halkadakilere söyle dedi:
– Sizler böyle ne yapmaktasiniz, bu gördüklerim de nedir?”
– Ey Ebu Abdurrahman, bu taslarla tekbirlerimizi, tehlillerimizi ve
tesbihlerimizi sayiyoruz.”
– Ibn Mes´ud ta Günahlarinizi sayin, ben size garanti ederim ki
hasenatinizdan birsey eksilmeyecek. Yaziklar olsun ey ümmet-i
Muhammed ne cabuk helak oldunuz! Iste onlar Nebi -sallallhu aleyhi ve
sellem- in sahabesi, aramizdalar ve bakin (kullandigi) elbiseleri, kaplari
henüz eskimedi bile. Nefsim elinde olana yemin ederim ki siz ya
Muhammed´in dininden daha iyi bir din iceresiniz ya da dalalet
kapisini acmaktasiniz.”
– Halka da olan insanlar da, Vallahi ey ebu Abdurrahman biz hayirdan
baska bir seyi yapmak niyetinde degildik. dediler.
– Bunun üzerine ibn Mes´ud: Nice hayir isteyen vardir ama ona
muvaffak olamaz. Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- bir kavimden
bahsetti ki onlar Kur´an okuyacaklar bogazlarindan gecmeyecek. Allah´a
yemin ederim ki bilmiyorum belki de onlarin cogu sizdendir, dedi ve
onlara sirtini dönüp gitti.
Amr bin Seleme dedi ki: O halkadakileri, Nehrevan günü(Haricilerle yapilan
savasta), haricilerin safinda onlarla beraber bize karsi kilic sallarken gördük.”
(Süneni Darimi 210)

HADİSİN TAHRICI:

Hadis zayiftir(İbni el cezvu,El zuafa ve el matrukin cilt 2,sayfa 233,no 2601)

Hadis zayiftir(İbni Adi,el kamil fi el zuafa,cilt 5,sayfa 122,no:1287)

Hadis zayiftir(Ibni Hacer,Lisan el Mzan,cilt 4,sayfa 378,no 1128)

El heytemi Mecmua el zevaid kitabinin Bab el Umma ala al sadaka adli bölümünde hadisi zayif saymiştir

İmam Celaleddin Suyuti(El havi,cilt 2,sayfa 31),El Nebulusi (Cam ul Esrar,sayfa 66),El Münavi (Feyd el kadir,cilt 1,sayfa 457),El Laknavi(Sabahat el fikr,sayfa 25)-de bu hadisi şübheli saymişlardir

Ravi Amr hakkinda onu gören İbni Main dedi ki:”Onun rivayetleri deyersizdir”(el zuafa vel matrukin,sayfa 212 no 3229)

İbni Karraş dedi ki:”O kabul görmeyen birisidir”(el mugni)

İmam Zehebi dedi ki:”O,en zayiflar arasinda yer alan itibar görmeyen birisidir”(Mizan el itidal,cilt 3,sayfa 293)

Yahudîlikte ve Vehhabîlerde Teşbih ve Tecsim

Plaats een reactie

İngilizce “The Holy Bible” (“İncil”) dedikleri metnin “Eski Antlaşma” denilen kısmından birkaç cümle aktaracağım.

“Tarihî Kitaplar” kısmından, II Samuel 22:

7 Sıkıntı içinde RAB’be yakardım, Tanrım’a seslendim. Tapınağından sesimi duydu, Haykırışım kulaklarına ulaştı.

8 O zaman yeryüzü sarsılıp sallandı, Titreyip sarsıldı göklerin temelleri, Çünkü RAB öfkelenmişti.

Burnundan duman yükseldi, Ağzından kavurucu ateş Ve korlar fışkırdı.

10 Kara buluta basarak Gökleri yarıp indi.

11 Bir Keruv’a binip uçtu, Rüzgarın kanatları üstünde belirdi.

12 Karanlığı örtündü, Kara bulutları kendine çardak yaptı.

13 Varlığının parıltısından Korlar savruluyordu.

14 RAB göklerden gürledi, Duyurdu sesini Yüceler Yücesi.

15 Savurup oklarını düşmanlarını dağıttı, Şimşek çaktırarak onları şaşkına çevirdi.

16 RAB’bin azarlamasından, Burnundan çıkan güçlü soluktan, Denizin dibi göründü, Yeryüzünün temelleri açığa çıktı.

17 RAB yukarıdan elini uzatıp tuttu, Çıkardı beni derin sulardan.

***

Şu ifadeler dikkat çekiyor:

“Burnundan dumanlar yükseldi”

“Ağzından kavurucu ateş Ve korlar fışkırdı”

“Kara buluta bastı…”

“Burnundan çıkan güçlü soluk…”

Bu metinlerde tarif edilen haşa Allahü teâlâ değildir; olsa olsa hayalî bir uzay canavarı olabilir.

Dikkat ederseniz, Yahudi metinlerindeki Tanrı bir “keruva” [kanatlı bir yaratık] binip uçuyor:

Bir Keruv’a binip uçtu, Rüzgarın kanatları üstünde belirdi.

Vehhabilerin bastığı kitaplardan biri de Osman bin Said el-Dârimî el-Secezî’nin [Siczî] (vefatı h. 280) Nakdu alâ Bişri’l-Merîsî isimli eseridir. Burada der ki:

Şüphesiz Allah arzu ederse, kudret ve rububiye­tinin lütfu ile bir sivrisinek sırtının üzerinde de kalabilir. Koca Arş üzerinde nasıl durmasın?

Dr. Cibril Fuad Haddad diyor ki:

İbni Kayyım Îctimau’l-Cuyuş isimli eserinde (s. 88 = s. 143) der ki, İbni Teymiyye “el-Dârimî’nin iki kitabını [Nakd el-cehmiyye ve el-Red alâ Bişr el-Merîsî] çok hararetle över ve tavsiye ederdi.”

Bkz. Dr. G. F. Haddad, The Refutation of Him Who Attributes Direction to Allah, Aqsa Publications, Birmingham, UK, 2008, s. 83, dipnot no. 134.

Dr. Haddad’ın naklettiğine göre, İbni Teymiyye Beyan Telbis el-Cehmiyye isimli eserinde el-Dârimî’nin bozuk sözlerini benimsemiş ve müdafaa etmiştir. İbni Teymiyye’nin el-Dârimî’den alıp tekrar ettiği sözlere yukarıda naklettiğim -haşa- “Allahü teâlânın sivrisinek sırtının üzerinde istikrar edebileceği” şeklindeki çirkin ifade de dahildir. İşte İbni Teymiyye’nin sözü:

ولو قد شاء لاستقر على ظهر بعوضة فاستقلت به بقدرته ولطف ربوبيته

Beyan Telbis el-Cehmiyye, 1/568. 

Dr. Ebubekir Sifil de bu konuda benzer bilgiler vermektedir:

İbn Teymiyye ve İbnû’l Kayyım, içinde, Allahü tealâ hakkında inanılması caiz olmayan bir sürü tezvirat bulunan bu kitabı şiddet ve hararetle tavsiye ederken bu kitapta yer alan hususlara birer Akaid ilkesi olarak inandıklarını açık bir şekilde ortaya koymuşlardır. Nitekim İbn Teymiyye, “Şerhû’l Akîdeti’l Esfehâniyye” isimli eserinde, mezkûr ed-Dârimî’nin bu eserinden, kendi görüşlerini desteklemek amacıyla pek çok nakillerde bulunmuştur…

E. Sifil, “Allahü teâlâ mahlukatına benzer mi?” başlıklı makale, Beyan Dergisi.

Osman bin Said ed-Darimi diyor ki: “Minarenin tepesindeki bir insan Allah’a, zemin seviyesindekinden daha yakındır. Dağın tepesindeki, dağın eteğindekinden daha yakındır. Allahü teâlâ dilerse bir sivrisineğin üstüne yerleşir, oturur ve o sivrisinek Allah’ın kudretiyle havalanır Allah’ı götürür. Allah’ın kudretine aykırı mıdır?” Oysa hâşâ ve kellâ nasslarda böyle bir şey yer almaz.

E. Sifil, “Araştırmacı Yazar Ebubekir Sifil İle” başlıklı sohbet, Gureba – Mart 2008

***

Devam edelim:

Mika 1:3:

3 İşte, RAB yerinden çıkıp gelecek, Yeryüzüne inip dağ doruklarında yürüyecek.

Yasanın tekrarı 33:26:

26 “Ey Yeşurun, sana yardım için Göklere ve bulutlara görkemle binen, Tanrı’ya benzer biri yok.

Hakimler 5:4:

4 Seir’den çıktığında, ya RAB, Edom kırlarından geçtiğinde, Yer sarsıldı, göklerden yağmur boşandı, Evet, bulutlar yağmur yağdırdı.

Yaratılış 11:5:

5 RAB insanların yaptığı kentle kuleyi görmek için aşağıya indi.

Yaratılış 3:8:

8 Derken, günün serinliğinde bahçede yürüyen RAB Tanrı’nın sesini duydular. O’ndan kaçıp ağaçların arasına gizlendiler.

Mezmurlar 2:4:

Göklerde oturan Rab gülüyor, Onlarla eğleniyor.

Yeseya 63:1:

1 Edom’dan, Bosra’dan Al giysiler içinde bu gelen kim? Göz kamaştırıcı giysiler içinde, Büyük güçle yürüyen kim? “O benim! Adaleti duyuran, Kurtarmaya gücü olan.”

***

İbni Teymiyye’nin ve Vehhabîlerin fikir babalarından Osman bin Said el-Dârimî de diyor ki:

Hayy (sürekli diri) olan ve kainatı idare eden zat, istediğini yapar, istediği vakit hareket eder. İstediği zaman iner, yükselir. …, kalkıp oturur. Çünkü diri ile ölü arasındaki fark, harekettir. Şüphesiz bütün diriler hareket eder, bütün ölüler hareketsizdir.

***

Ehl-i sünnet alimlerine göre bütün bu inanışlar küfürdür. Mesela, Allahü Teâlânın yere inip yürüyebileceğini veya bir sivrisineğin üstüne oturabileceğini söyleyen, O’nun hakkında (mahlukata hulul etmek, alemin içine girmek, cisimlerin özelliklerine sahip olmak, bir mekânda olmak, bir yönde olmak, mahlukata benzemek, sınırı ve boyutu olmak, yaratılmış sıfatlara sahip olmak isnad ettiği için) birçok yönden küfür olan bir söz söylemiş olur. Büyük alim Ahmed Ziyâüddîn Gümüşhânevî (vefatı m. 1893) diyor ki:

“Bir kimse, Allah kullarını muhakeme için oturur, kalkar derse, O’na yukarıda olmak veya aşağıda bulunmak gibi şeyler izafe ederse kâfir olur.” (Camiu’l-Mütun tercümesi, s. 118)

Muhammed Hâdimî (vefatı m. 1762) rahimehullah diyor ki:

“Allahü teâlâ bize Arştan veya gökten bakıyor veya görüyor demek küfürdür….Yine Allahü teâlâyı dış uzuvla sıfatladığı veya onun kemâl sıfatlarından bir sıfatı nefy ettiği (kaldırdığı) zaman veya hülul [içine girmek] veya ittihad [birleşmek] ile [O’nu vasıfladığı zaman] yani Allahın alemin içine girdiğine veya alemle bir olduğuna kail olduğu zaman veya mekân ile onu vasıfladığı zaman da yine böylece kâfir olur.” (Berika, Kahraman Yayınları, c.2, s.445-446)

ehli sünnet ulemasinin soyledikleri istiva baslikli konu altinda mevcuttur,daha fazlasi zamanla gelecektir insallah