Alimlerin sufiler hakkındaki sözleri…

Plaats een reactie

Ibn Kayyim el-Cevziye Medaric el-salikin’de, ve Ibn el-Cevzi Sıfat el-safva’sının “Ebu Haşim el-Zahid” başlıklı bölümünde, Sufyan el-Sevri’nin şöyle dediğini nakleder:

“Eğer Ebu Haşim el-Sufi olmasaydı, kişilikteki ikiyüzlülüğün en ince biçiminin varlığını asla idrak edemezdim…İlim öğrenmiş sufi, en iyi insanlar arasındadır.”
[Ibn Kayyim, Medaric el-salikin; Ibn el-Cevzi, Sifat al-safva ( Beyrut : dar el-kutub el-`ilmiye, 1403/1989].

El-Cuneyd’in hocası, el-Haris el-Muhasibi bir sufi idi. `Abd el-Kahir el-Bağdadi, Tac el-Din el-Subki, ve Cemal el-Din el-Isnevi,  tekrar tekrar “Aramızdan mutakallim (ilahiyatçı), fakih (hukukçu), sufi olanlar  El-Harith ibn Asad al-Muhasibi’nin kelam, fıkh, ve hadis kitaplarına dayanır(güveir, gönül ferahlığı bulur).” söyleminde bulunmuştur
[‘Abd el-Kahir el-Bağdadi, Kitab Usul el-Din p. 308-309; Tac el-Din Subki, Tabakat el-şafi`iye 2:275; Cemal el-Din el-Isnevi, Tabakat el-Şafi`iye 1:(#9)26-27].
El-Cuneyd el-Bagğdadi, dedi ki: ”Sufi, Peygamber(itteba’a tarik el-Mustafa)’nın yolunu izlemiş, hayatını ibadete adayarak ve zevklere dayanarak (kulluğun zevklerinden) bedensel zorluklara katlanmış,  ve  dünyaya dair ne varsa geride bırakmış, saflığın üzerine yün giyendir.”
[`Afif el-Din Ebu Muhammed `Abd Allah Ibn As`ad el-Yafi`i (d. 768), Naşr el-mahasin el-ğaliya fi fadl maşayih el-sufiyye ( Beyrut : Dar Sedir, 1975].

İmam Ebu Mansur `Abd el-Kahir el-Bağdadi dedi ki:

“Şunu biliniz ki Ehl el-Sunnet vel-Cema`at, 8 grup (insana) ayrılmıştır… 6. grup, dünyadan elini eteğini çekmiş sufilerdir ( el-zuhhad el-sufiyye), olayları(nesneleri) olduğu gibi görmüş ve bu nedenle uzak duran, deneyimleyerek öğrenmiş ve bu nedenle gerçekten önemseyen, Allah’ın takdirini(paylaştırmasın) kabul etmiş ve erişebilecekleri şeylerden razı olmuşlardır. Dinleri birliğin beyanı ve  teşbihin reddidir. Okulları(öğretileri) meseleleri Allah’a havale etme, O’na güvenme, O’nun emrine itaat etme, O’ndan gelenden hoşnutluk ve O’na olan tüm itirazlardan uzak durmaktır. “Böylesi Allah’tan armağandır, onu dilediğine lütfeder ve Allah’ın cömertliği sınırsızdır”.
[`Abd el-Kahir el-Bağdadi, el-Fark beyn al-firak ( Beyrut : dar el-kutub el-`ilmiyye, n.d.) 242-243].

Imam Fahr el-Din Razi şunları yazdı: “Sufilerin söylediklerinin özeti şudur ki, Allah’ın ilmine giden yol kendini arındırma ve maddesel bağlılıklardan el ayak çekmedir, ve bu mükemmel bir yoldur…Sufiler derin düşünce(tefekkür) ve benliğin maddsel tuzaklarla ilişiğinin kesilmesi ile çalışan bir halktır. İçsel benliklerinin tüm işlerinde ve davranışlarında sadece Allah’ın zikri ile meşgul olması için çabalarlar, ve Allah’a olan tutumlarının mükemmelliği ile tanımlanırlar. Doğrusu bunlar,tüm insan cemaatlerinin en iyileridir.”
[(Fahr el-Din el-Razi, I`tikadat firak el-muslimin s. 72-73].

Ehli Sünnetin mezheb imamlarından Muhammed bin İdris Eş Şafi (150–204 h/767–820 m) şiirlerinin birinde şöyle diyor:

فقيهاً وصُوفياً فكُنْ ليسَ واحداً * فإِنِّي – وحَقِّ الله – إِياكَ أنصَحُ
فذلكَ قاسٍ , لمْ يذقْ قلْبُهُ تُقىً * وهذا جَهُولٌ , كيفَ ذو الجهْلِ يصلُح ؟

“(Ayni zamanda) Sufi ve fakih ol! (sadece bunlardan) biri olma!
Hakikaten ben Allah için sana nasihat ediyorum
(Fakih olub, sufi olmayanın) kalbi katıdır, kalbi takvani tatmamişdir!
(Sufi olub, fakih olmayan) Çok cahildir! Cahil nasil salah üzre olur?

[Muhammed bin İdris Eş Şafi: El Cevherun Nefis fi Şiril İmam Muhammed bin İdris:Sayfa 46
Kahire: Mektebetu İbn Sina Yayinevi ]

Imam Ahmed bin Hanbel :

Muhammed ibn Ahmed el-Saffarini el-Hanbeli (d. 1188) Ğiza’ el-elbab li-şerh manzumat el-adab’ında Ibrahim ibn `Abd Allah el-Kalanasi’den Imam Ahmed’in Sufiler hakkındaki şu sözlerini nakleder: “Ben onlardan daha iyi insanlar bilmiyorum.” (el-Saffarini, Ğiza’ el-elbab li-şerh manzumat el-adab
(Kahire: Matba`at en-Nece, 1324/1906) 1:120).

el-Kasım ibn `Osman el-Cu`i :

el-Kasım ibn `Osman el-Cu`i Sufyan ibn `Uyeyne’den hadis aldı. Ez-Zehebi Siyar a`lem en-nubala’da onun hakkında şöyle yazar: “el-`Abdi, Kasım el-Cu`i olarak tanınır: Imam, örnek, evliya, Muhaddis… Sufilerin şeyhi ve Ahmed ibn el-Havari’nin arkadaşı.” [#506] (el-imam el-Kudva el-veli el-muhaddis Ebu `Abd el-Malik el-Kasım ibn ‘Osman el-`Abdi el-Dimeşki, Şeyh es-sufiyye ve rafik Ahmed ibn al-Havari,’urife bi al-Cu’i).

Imam Nevevi:

Şeyh el-Islam Imam Muhyiddin Yahya ibn Şeref el-Nevevi el-Makasid fi el tevhid ve el-`ibadet ve usul el-tasavvuf (“Birlik”ten  kasıtlar, ibadet ve kendini arındırmanın temelleri) başlıklı kısa tezinde şöyle yazar: Sufilerin yolunun belirteçleri 5’tir:

“insan içerisinde ve yalnızken Allah’ın varlığını kalbinde tutmakkonuşmasında ve davranışlarında Peygamber(sallAllahu aleyhi ve sellem)’in sünnetine uymak; insanlardan ve onlardan istemekten kaçınmak; az da olsa Allah’ın verdiğine kanaat etmek; her zaman meseleleri Allah’a bırakmak.” (El-Makasid: Imam Nevevi’nin İslam kitapçığı (Evanston: Sunnet Kitapları, 1994) s. 85-86).

Imam ayrıca Tasavvuf üzerine bir kitap yazmaya başladı, ama maalesef tamamlayamadan öldü. Kitabın başlığı: Bustan el-`arifin fi el-zuhd ve el-tasavvuf (sofilik ve kendini arındırmadaki ruhaniyetin bahçesi).(bkz. el-Nevevi, Bustan el-`arifin (Beyrut: dar el-kitab el-`arabi,1405/1985). ayrıca bkz: el-Mecmu: şerh el-Muhazzab. 20 vols. Kahire n.d. Reprint. Medine: el-Maktaba es-Selefiyye, n.d., 1.1718.

devamı   http://islamkalesi.wordpress.com/2013/03/07/alimlerin-sufiler-hakkindaki-sozleri-1/ 

Ebu Hanife(ra) fazileti!(1)

Plaats een reactie

Şafii imamlar’ından Şeyhülislam İbn Hacer el Heytemi’nin İmam Azam hakkında ki yazdığı Fıkhın Sultanı adındaki eserden alıntılar:

Hatip el-Bağdadi’nin Şafii hazretlerinden rivayet ettiğine göre İmam Malik hazretlerine, “İmam Ebu Hanife hazretlerini nasıl gördünüz ?” denildiğinde, “Evet. Öyle bir zat gördüm ki eğer mesela bu direğin altın olduğuna inansaydı, ona kesin bir delil getirmekten aciz kalmazdı” diye cevap vermiştir”

Başka bir rivayette bir zat, meşhur kimselerin çoğunu İmam Malik hazretlerine sormuş ve sözünün sonunda, “Ebu Hanife hazretleri için ne buyurursunuz?” deyince o da,”Subhanellah, onu başkalarıyla kıyaslamak mümkün müdür? Tallahi, ben ömrüm boyunca Ebu Hanife hazretlerinin benzerini görmüş değilim. Şu mescidin direğinin altın olduğunu iddia etseydi, iddiasının doğruluğunu için kabul edilir bir kıyas delili getirebilirdi”demiştir. Abdullah b. Mubarek dedi ki : Bir gün İmam Malik, ona layık gördüğü üstün hürmeti gösterip onu baş köşeye oturttu. O ayrildiktan sonra bize, “bu zat Ebu Hanife denilen Nu’man b. Sabir hazretleridir. Şu direk altındır dese gerçekten dediği gibi çıkar. Fıkıh ilminin en ince meselelerine dair hükümler çıkarmak, kendisine çok kolay kılınmıştır. Herkesin şaşırdığı meselelerde hiç zamet çekmeden doğru hükme ulaşır” dedi.

Daha sonra Sufyan-ı Sevri hazretleri geldi; ancak Ebu Hanife hazretlerinin oturduğu yere onu oturtmadı. Oda o meclisten ayrılınca onunda fakihliği ve faziletlerini anlattı. Talebelerinden Harmele’nin(Harmele b.Yahya et-Tuçibi el-Mısrı: Ebu Hafs künyesiyle anılır. İmam Şafii hazretlerinin dostlarının büyüklerindendir. Tuçib, müzarı sigasıyla kabile ismidir) rivayetinde İmam Şafii hazretleri,  “Fıkıh ilminde derinleşmek isteyen kişiler, Ebu hanife hazretlerinin sohbetlerne katılmalıdır. Çünki söz konusu ilim, ona kolay kılınmıştır”demiş; Rebi(Rebi b Süleyman el-Muradı el-Mısrı de İmam Şafii hazretlerinin önde gelen dostlarından olup onun telif ettiği eserleri rivayet etmekle meşhurdur. Hadis ilmi imamlarındandır. Dört Sünen sahibi ve diğer hadis alimleri kendisinden hadis rivayetleri almışlardır. İrtihali 270’te(884) vuku bulmuştur) rivayetinde “insanlar fıkıhta Ebu Hanife hazretlerinin çocuklarıdır” dedikten sonra, “Mâ raeytü ehaden efkahu minhu” buyurmuştur ki, “Ondann daha çok fıkıh ilmine aşina bir kimse bilmiyorum” demektir. Burada “raeytü”(görmedim), “alımtu”(bilmiyorum) manasındadır; “edrektu”(idrak etmedim,anlayamadım) değil. Çünki İmam Şafii, İmam Azam hazretlerine yetişmiş değildir. Bunun gibi İmam Şafii’nin, “Ebu Hanife hazretlerinin kitaplarını mütaala etmeyen kimse fıkıh ilminde derinleşemez” dediği rivayet edilmiştir.

Allahin mekandan ve zamandan münezzeh olduguna bilimsel aciklama!!

Plaats een reactie

Vehhabiler Allaha mekan isnad etmeleri ve bunu batıl oldugunu bir astrofizikci bile anlamis ama bazi sahsiyetler kavriyamamis. Simdi bu astrofizikcinin dedigini ve bununla beraber bizim alimlerimizden bir kac delil ile destekliyelim insallah

Hem maddeyi hem de zamanı yaratmış olan, yani her ikisinden de bağımsız bir varlık olmalıdır. 
Ünlü Amerikalı astrofizikçi Hugh Ross bu gerçeği şöyle açıklar:

Eğer zaman ve madde, patlamayla birlik te ortaya çıkmışsa, o zaman evreni meydana getiren “nedenin”, evrendeki zaman ve mekandan tamamen bağımsız olması gerekir!!

[Hugh Ross, Cosmos and the Creator, 1993, s. 112]

Bu astrofizikc bu evreni ve herseyi meydana getiren “nedenin” mekandan ve zamandan bagimsiz oldugunu savunuyor, ki bu astrofizikcinin meydana getiren “neden”olarak adlandirdigi seye biz ALLAHHHHHH  diyoruz!!

bunu bide bira kac  ehli sunnet alimleri tarafindan destekliyelim insallah:

1-Abu Mansur el Bağdadi El farku Beynel Firak adlı kitabında söyle demişti
Onlar (alimler) O’nun mekansız var olduğu ve üzerinden zaman geçmediği hususunda birlleşmişlerdir (icmaa meydana gelmiştir )
Allah Ondan razı olsun Müminler Emiri Ali şöyle demiştir : ” Allah arşı Kudretinin Azametini Göstermek için yaratmıştır. Kendine mekan edinmek için değil” Yine O, Şöyle demiştir: ” O ( Allah ) herhangi bir mekan yok iken vardı. O şimdi de ( mekanları yarattıktan sonra da ) ezelde olduğu gibi vardır. (mekansızdır)”

2-İmam-ı Azam Ebu Hanife rahimehullah el-Fıkhu’l Ebsat‘ta Allah-u Teala nerededir? sorusuna Yaratılmadan önce mekan yoktu,halbuki Allah vardı. Mahlukattan hiçbiri yokken , ”nerede” mefhumu mevcut değilken Allah vardı. O her şeyin yaratıcısıdır ” cevabının verilmesini ister.

3- Maliki mezhepinin Büyük alimlerinden Şeyh Ebu Velid Muhammed ibni Ahmet İbn Rüştün(r.a) “El Medhal” isimli kitabinin 3-cü cildinin 181-ci sayfasinda  diyor ki:

« فلا يقال أين ولا كيف ولا متى لأنه خالق الزمان والـمكان »

“Zamanin ve Mekanin yaradicisi hakkinda nerde?nasil?ve ne zaman? sorulari sorulmaz”

bunun hakkinda istiva/itikat basligi altinda bir cok delil sunduk. Zamanla yenilerini eklicez insallah 

İMAM ABDÜLKAHİR EL BAĞDADİ(R.A):”ALLAH HARAKETDEN VE SÜKUNETDEN MÜNEZZEHTİR”…!

Plaats een reactie


Hamd Allaha,Salat ve selam onun Resulune(s.a.s),Ehli Beytine(a.s) ve şerefli sahabilerine(r.a) olsun!

Değerli kardeşlerimiz,Ehli Sünnetin temel akidesini ve vehhabilikle arasinda olan ihtilafli meseleleri belgeleriyle paylaşmaya devam ediyoruz.Gördüğünüz resim Şafii Alimlerinden İmam Abdülkahir El Bağdadinin(r.a) “El Fark Beynel Firak” adli kitabinin 260-ci sayfasidir.Bu sayfada şu sözler geçiyor :

وأجمَعوا على نفي الآفاتِ والغُموم والآلام واللّذات عنه , وعلى نفيِ الحَرَكة والسُّكون عنه خلافَ قولِ الهِشامِيّة مِن الرّافضة في قولها بجواز الحركة عليه

“Ehli Sünnet, sıkıntı, gam, ağrı ve lezzetlerin, ayni zamanda rafizilerden Hişamiyye kolunun, “Allah hakkında hareketin mümkün olması” görüşlerine mühalif olarak, hareketin ve sükunetin Ondan uzak olunması üzerinde icma etmişdir.”(Ali İbni Ebu Talib) dedi:

« إنّ الله تعالى خلق العرش إظهاراً لقدرته لا مكاناً لذاته »

Allah arşi kudretinin bir nişanesi olarak yaratmişdir yoksa onu mekan edinmek için yaratmamişdir

« كان (الله) ولا مكان ، وهو الآن على ما كان »

Allah mekanlari yaratmadan önce nasildisa şimdi de öyledir.

Abu Mansur el Bagdadi(ra) ve Istiva(Hz. Ali’den(ra))

Plaats een reactie


Abu Mansur el Bağdadi El farku Beynel Firak adlı kitabında söyle demişti
Onlar (alimler) O’nun mekansız var olduğu ve üzerinden zaman geçmediği hususunda birlleşmişlerdir (icmaa meydana gelmiştir )
Allah Ondan razı olsun Müminler Emiri Ali şöyle demiştir : ” Allah arşı Kudretinin Azametini Göstermek için yaratmıştır. Kendine mekan edinmek için değil” Yine O, Şöyle demiştir: ” O ( Allah ) herhangi bir mekan yok iken vardı. O şimdi de ( mekanları yarattıktan sonra da ) ezelde olduğu gibi vardır. (mekansızdır)”