Yahudîlikte ve Vehhabîlerde Teşbih ve Tecsim

Plaats een reactie

İngilizce “The Holy Bible” (“İncil”) dedikleri metnin “Eski Antlaşma” denilen kısmından birkaç cümle aktaracağım.

“Tarihî Kitaplar” kısmından, II Samuel 22:

7 Sıkıntı içinde RAB’be yakardım, Tanrım’a seslendim. Tapınağından sesimi duydu, Haykırışım kulaklarına ulaştı.

8 O zaman yeryüzü sarsılıp sallandı, Titreyip sarsıldı göklerin temelleri, Çünkü RAB öfkelenmişti.

Burnundan duman yükseldi, Ağzından kavurucu ateş Ve korlar fışkırdı.

10 Kara buluta basarak Gökleri yarıp indi.

11 Bir Keruv’a binip uçtu, Rüzgarın kanatları üstünde belirdi.

12 Karanlığı örtündü, Kara bulutları kendine çardak yaptı.

13 Varlığının parıltısından Korlar savruluyordu.

14 RAB göklerden gürledi, Duyurdu sesini Yüceler Yücesi.

15 Savurup oklarını düşmanlarını dağıttı, Şimşek çaktırarak onları şaşkına çevirdi.

16 RAB’bin azarlamasından, Burnundan çıkan güçlü soluktan, Denizin dibi göründü, Yeryüzünün temelleri açığa çıktı.

17 RAB yukarıdan elini uzatıp tuttu, Çıkardı beni derin sulardan.

***

Şu ifadeler dikkat çekiyor:

“Burnundan dumanlar yükseldi”

“Ağzından kavurucu ateş Ve korlar fışkırdı”

“Kara buluta bastı…”

“Burnundan çıkan güçlü soluk…”

Bu metinlerde tarif edilen haşa Allahü teâlâ değildir; olsa olsa hayalî bir uzay canavarı olabilir.

Dikkat ederseniz, Yahudi metinlerindeki Tanrı bir “keruva” [kanatlı bir yaratık] binip uçuyor:

Bir Keruv’a binip uçtu, Rüzgarın kanatları üstünde belirdi.

Vehhabilerin bastığı kitaplardan biri de Osman bin Said el-Dârimî el-Secezî’nin [Siczî] (vefatı h. 280) Nakdu alâ Bişri’l-Merîsî isimli eseridir. Burada der ki:

Şüphesiz Allah arzu ederse, kudret ve rububiye­tinin lütfu ile bir sivrisinek sırtının üzerinde de kalabilir. Koca Arş üzerinde nasıl durmasın?

Dr. Cibril Fuad Haddad diyor ki:

İbni Kayyım Îctimau’l-Cuyuş isimli eserinde (s. 88 = s. 143) der ki, İbni Teymiyye “el-Dârimî’nin iki kitabını [Nakd el-cehmiyye ve el-Red alâ Bişr el-Merîsî] çok hararetle över ve tavsiye ederdi.”

Bkz. Dr. G. F. Haddad, The Refutation of Him Who Attributes Direction to Allah, Aqsa Publications, Birmingham, UK, 2008, s. 83, dipnot no. 134.

Dr. Haddad’ın naklettiğine göre, İbni Teymiyye Beyan Telbis el-Cehmiyye isimli eserinde el-Dârimî’nin bozuk sözlerini benimsemiş ve müdafaa etmiştir. İbni Teymiyye’nin el-Dârimî’den alıp tekrar ettiği sözlere yukarıda naklettiğim -haşa- “Allahü teâlânın sivrisinek sırtının üzerinde istikrar edebileceği” şeklindeki çirkin ifade de dahildir. İşte İbni Teymiyye’nin sözü:

ولو قد شاء لاستقر على ظهر بعوضة فاستقلت به بقدرته ولطف ربوبيته

Beyan Telbis el-Cehmiyye, 1/568. 

Dr. Ebubekir Sifil de bu konuda benzer bilgiler vermektedir:

İbn Teymiyye ve İbnû’l Kayyım, içinde, Allahü tealâ hakkında inanılması caiz olmayan bir sürü tezvirat bulunan bu kitabı şiddet ve hararetle tavsiye ederken bu kitapta yer alan hususlara birer Akaid ilkesi olarak inandıklarını açık bir şekilde ortaya koymuşlardır. Nitekim İbn Teymiyye, “Şerhû’l Akîdeti’l Esfehâniyye” isimli eserinde, mezkûr ed-Dârimî’nin bu eserinden, kendi görüşlerini desteklemek amacıyla pek çok nakillerde bulunmuştur…

E. Sifil, “Allahü teâlâ mahlukatına benzer mi?” başlıklı makale, Beyan Dergisi.

Osman bin Said ed-Darimi diyor ki: “Minarenin tepesindeki bir insan Allah’a, zemin seviyesindekinden daha yakındır. Dağın tepesindeki, dağın eteğindekinden daha yakındır. Allahü teâlâ dilerse bir sivrisineğin üstüne yerleşir, oturur ve o sivrisinek Allah’ın kudretiyle havalanır Allah’ı götürür. Allah’ın kudretine aykırı mıdır?” Oysa hâşâ ve kellâ nasslarda böyle bir şey yer almaz.

E. Sifil, “Araştırmacı Yazar Ebubekir Sifil İle” başlıklı sohbet, Gureba – Mart 2008

***

Devam edelim:

Mika 1:3:

3 İşte, RAB yerinden çıkıp gelecek, Yeryüzüne inip dağ doruklarında yürüyecek.

Yasanın tekrarı 33:26:

26 “Ey Yeşurun, sana yardım için Göklere ve bulutlara görkemle binen, Tanrı’ya benzer biri yok.

Hakimler 5:4:

4 Seir’den çıktığında, ya RAB, Edom kırlarından geçtiğinde, Yer sarsıldı, göklerden yağmur boşandı, Evet, bulutlar yağmur yağdırdı.

Yaratılış 11:5:

5 RAB insanların yaptığı kentle kuleyi görmek için aşağıya indi.

Yaratılış 3:8:

8 Derken, günün serinliğinde bahçede yürüyen RAB Tanrı’nın sesini duydular. O’ndan kaçıp ağaçların arasına gizlendiler.

Mezmurlar 2:4:

Göklerde oturan Rab gülüyor, Onlarla eğleniyor.

Yeseya 63:1:

1 Edom’dan, Bosra’dan Al giysiler içinde bu gelen kim? Göz kamaştırıcı giysiler içinde, Büyük güçle yürüyen kim? “O benim! Adaleti duyuran, Kurtarmaya gücü olan.”

***

İbni Teymiyye’nin ve Vehhabîlerin fikir babalarından Osman bin Said el-Dârimî de diyor ki:

Hayy (sürekli diri) olan ve kainatı idare eden zat, istediğini yapar, istediği vakit hareket eder. İstediği zaman iner, yükselir. …, kalkıp oturur. Çünkü diri ile ölü arasındaki fark, harekettir. Şüphesiz bütün diriler hareket eder, bütün ölüler hareketsizdir.

***

Ehl-i sünnet alimlerine göre bütün bu inanışlar küfürdür. Mesela, Allahü Teâlânın yere inip yürüyebileceğini veya bir sivrisineğin üstüne oturabileceğini söyleyen, O’nun hakkında (mahlukata hulul etmek, alemin içine girmek, cisimlerin özelliklerine sahip olmak, bir mekânda olmak, bir yönde olmak, mahlukata benzemek, sınırı ve boyutu olmak, yaratılmış sıfatlara sahip olmak isnad ettiği için) birçok yönden küfür olan bir söz söylemiş olur. Büyük alim Ahmed Ziyâüddîn Gümüşhânevî (vefatı m. 1893) diyor ki:

“Bir kimse, Allah kullarını muhakeme için oturur, kalkar derse, O’na yukarıda olmak veya aşağıda bulunmak gibi şeyler izafe ederse kâfir olur.” (Camiu’l-Mütun tercümesi, s. 118)

Muhammed Hâdimî (vefatı m. 1762) rahimehullah diyor ki:

“Allahü teâlâ bize Arştan veya gökten bakıyor veya görüyor demek küfürdür….Yine Allahü teâlâyı dış uzuvla sıfatladığı veya onun kemâl sıfatlarından bir sıfatı nefy ettiği (kaldırdığı) zaman veya hülul [içine girmek] veya ittihad [birleşmek] ile [O’nu vasıfladığı zaman] yani Allahın alemin içine girdiğine veya alemle bir olduğuna kail olduğu zaman veya mekân ile onu vasıfladığı zaman da yine böylece kâfir olur.” (Berika, Kahraman Yayınları, c.2, s.445-446)

ehli sünnet ulemasinin soyledikleri istiva baslikli konu altinda mevcuttur,daha fazlasi zamanla gelecektir insallah

Allahin mekandan ve zamandan münezzeh olduguna bilimsel aciklama!!

Plaats een reactie

Vehhabiler Allaha mekan isnad etmeleri ve bunu batıl oldugunu bir astrofizikci bile anlamis ama bazi sahsiyetler kavriyamamis. Simdi bu astrofizikcinin dedigini ve bununla beraber bizim alimlerimizden bir kac delil ile destekliyelim insallah

Hem maddeyi hem de zamanı yaratmış olan, yani her ikisinden de bağımsız bir varlık olmalıdır. 
Ünlü Amerikalı astrofizikçi Hugh Ross bu gerçeği şöyle açıklar:

Eğer zaman ve madde, patlamayla birlik te ortaya çıkmışsa, o zaman evreni meydana getiren “nedenin”, evrendeki zaman ve mekandan tamamen bağımsız olması gerekir!!

[Hugh Ross, Cosmos and the Creator, 1993, s. 112]

Bu astrofizikc bu evreni ve herseyi meydana getiren “nedenin” mekandan ve zamandan bagimsiz oldugunu savunuyor, ki bu astrofizikcinin meydana getiren “neden”olarak adlandirdigi seye biz ALLAHHHHHH  diyoruz!!

bunu bide bira kac  ehli sunnet alimleri tarafindan destekliyelim insallah:

1-Abu Mansur el Bağdadi El farku Beynel Firak adlı kitabında söyle demişti
Onlar (alimler) O’nun mekansız var olduğu ve üzerinden zaman geçmediği hususunda birlleşmişlerdir (icmaa meydana gelmiştir )
Allah Ondan razı olsun Müminler Emiri Ali şöyle demiştir : ” Allah arşı Kudretinin Azametini Göstermek için yaratmıştır. Kendine mekan edinmek için değil” Yine O, Şöyle demiştir: ” O ( Allah ) herhangi bir mekan yok iken vardı. O şimdi de ( mekanları yarattıktan sonra da ) ezelde olduğu gibi vardır. (mekansızdır)”

2-İmam-ı Azam Ebu Hanife rahimehullah el-Fıkhu’l Ebsat‘ta Allah-u Teala nerededir? sorusuna Yaratılmadan önce mekan yoktu,halbuki Allah vardı. Mahlukattan hiçbiri yokken , ”nerede” mefhumu mevcut değilken Allah vardı. O her şeyin yaratıcısıdır ” cevabının verilmesini ister.

3- Maliki mezhepinin Büyük alimlerinden Şeyh Ebu Velid Muhammed ibni Ahmet İbn Rüştün(r.a) “El Medhal” isimli kitabinin 3-cü cildinin 181-ci sayfasinda  diyor ki:

« فلا يقال أين ولا كيف ولا متى لأنه خالق الزمان والـمكان »

“Zamanin ve Mekanin yaradicisi hakkinda nerde?nasil?ve ne zaman? sorulari sorulmaz”

bunun hakkinda istiva/itikat basligi altinda bir cok delil sunduk. Zamanla yenilerini eklicez insallah 

Allah Tealanin sınırı yoktur!

Plaats een reactie

İmam ebu Hanife şöyle demiştir:
Allah TeAla’nın sınırı yoktur, zıddı yoktur, benzeri yoktur, onun gibisi yoktur.!

Yine Imam Azam Ebu Hanife, (Allah TeAla’ya isnad edilen) Araz ve cisimler hakkında şöyle demiştir:
Allah TeAla Amr b. Ubeyd’e lanet etsin, çünkü o insanlığa bu konudaki bahsi ilk açan kimsedir.

Fahreddin er-Razi ne guzel söylemiştir: mücessime taifesine mensup olan kişi asla Allaha ibadet edemez. Çünkü o, kendi vehminde tasavvur ettiği surete tapar, Allah teAla ise suretten münezzehtir!

İmam-ı Azam – Fıkh-ı Ekber (aliyyül kari şerhi, sh:71 çagrı yayınları)