ÖLÜLERE KURAN-I KERİM’İN SEVABI ULAŞIR MI?

Reacties uitgeschakeld voor ÖLÜLERE KURAN-I KERİM’İN SEVABI ULAŞIR MI?

Kuran-ı Kerim’in ölüler için okunup, ruhlarına hediye edilmesi eğer sevap maksatlı olup bu iş karşılığında KARÎ’ (yani okuyan) para istemiyorsa; Hac ve Orucun sevabının ulaştığı gibi Kuran-ı Kerim’in de sevabı ölüye ulaşır.
İTİRAZCI:   ”Bu tür bir şeyi seleften kimse yapmadı ve Resulullah da (sallallahu aleyhi vesellem) onları böyle bir amele yönlendirmedi” derse Cevap: Bu soruyu soran kişi; Hac, Oruç ve Dua’nın sevabının ölüye ula…şacağına inanıyorsa ona şöyle denir: ”Bu ibadetlerin sevabı ile Kuran-ı Kerim’in sevabı arasındaki fark nedir? Ve selefin böyle bir uygulama yapmadıkları aleyhimizde bir delil olamaz! Peki, böylesi genel-umum bir olumsuzluk hükmünü (yani ölüye Kuran-ı Kerim’in sevabı ulaşmaz hükmünü) neye göre veriyorsunuz?”
İTİRAZ: Eğer cevaben derlerse: ”Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) onları, ölülerine oruç tutmaya, hac yapıp sadaka vermeye yönlendirdi lakin Kuran-ı Kerim okumaya teşvik ettirdiğine dair bir nakil gelmemiştir”
CEVAP: Biz de deriz: ”Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) onlara direk teşvik amaçlı bunları emretmedi, bilakis bu sorular soruldu diye cevaben onara şöyle, böyle yapmalarını buyurdu. Bir tanesi ölüsüne HAC yapmak için sordu ve Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) ona izin vermiştir. Başka birisi Efendimiz’den (sallallahu aleyhi ve sellem) ölüsü için ORUÇ tutabilir miyim diye sordu ve Efendimiz de (sallallahu aleyhi ve sellem) ona izin verdi. Bununla beraber dikkat edilecek nokta şudur! Efendimiz de (sallallahu aleyhi ve sellem)  bu soruyu soranların dışındakilere bu ibadetleri ölüleri için yasaklamadı, Ümmet-i Muhammed’ten olan herkes kendi ölüsü için Oruç tutabilir ve Hac yapabilir. Aynı şekilde Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem)  ORUÇ ile HAC dışındaki ibadetlere bir yasak getirmedi. Madem ortada umumî ve ya hususî bir yasak yoksa! O zaman, imsak ve niyetten ibaret olan orucun sevabının ölüye ulaşması ile zikir ve Kuran-ı Kerim kıraatinin sevabının ölüye ulaşması arasında ne fark vardır? (Akidet-ut Tahaviyye Şerhi/ Ebul İzz el-HanefÎ/ Elbanî tahkikli)

Ibn Teymiyye’nin Allahı Arş’ oturtması ve yaninda peygamberimize yer bırakması !!

Plaats een reactie

nehr mad
Ebu Hayyan el-Endülüsi “Nehr” adlı tefsir kitabında Allahü Teala’nın “Kürsüsü gökleri ve yeri kaplamıştır”(bakara 255) buyurduğu ayet-i celilenin manasındaki demecinin sureti:

Şüphesiz cağdaşımız Ahmed b. Teymiyye’nin kendi el yazısıyla yazdığı “Kitabü’l- Arş” adlı kitabinda şöyle görüp okudum:

“gercekten Allah, Kürsü üzerinde OTURUYOR, O’nunla beraber oturacak kadar bir yer de Resulullah’a(sav) bırakmıştır”. Bu kitabı meydana çıkarmak için, et-Tac Muhammed b. Ali b. Abdülhak şöyle bir yöntem kullanmıştır: Güya, kendisinin de bu hususta aynı fikirde olduğunu Ibn Teymiyye’ye açıklamış ve o şekilde elinden kitabi almış. Biz de bu konuyu oradan okuduk.

—————————

Bu keşf ez zunun adli eserin 2. cildi 1438.sayfasinda ve Beraat’ul Eşariyyin eserin 403-404. sayfadada gecmektedir.

Zahid el Kevseri:

“es_Seyf-us-Sakil” üzerine yaptığı tefsirinde(s. 85), Ez-Zahid el-Kevseri İbn Teymiyye’nin bu sözlerinin atlanmasının(söylenmemesinden bahsediyor) mantığını açıklayarak, şöyle söyledi:

es-Sa’de nin editörü, Printing House bana onu çok çirkin bulduğunu ve islam düşmanları onu kullanmasın diye metinden çıkardığını söyledi. Ondan sonra eksiğini telafi etmek için ve müslümanlara olan samimiyetinden dolayı, benden onu buraya kaydetmemi istedi

Alimlerin sufiler hakkındaki sözleri…

Plaats een reactie

Ibn Kayyim el-Cevziye Medaric el-salikin’de, ve Ibn el-Cevzi Sıfat el-safva’sının “Ebu Haşim el-Zahid” başlıklı bölümünde, Sufyan el-Sevri’nin şöyle dediğini nakleder:

“Eğer Ebu Haşim el-Sufi olmasaydı, kişilikteki ikiyüzlülüğün en ince biçiminin varlığını asla idrak edemezdim…İlim öğrenmiş sufi, en iyi insanlar arasındadır.”
[Ibn Kayyim, Medaric el-salikin; Ibn el-Cevzi, Sifat al-safva ( Beyrut : dar el-kutub el-`ilmiye, 1403/1989].

El-Cuneyd’in hocası, el-Haris el-Muhasibi bir sufi idi. `Abd el-Kahir el-Bağdadi, Tac el-Din el-Subki, ve Cemal el-Din el-Isnevi,  tekrar tekrar “Aramızdan mutakallim (ilahiyatçı), fakih (hukukçu), sufi olanlar  El-Harith ibn Asad al-Muhasibi’nin kelam, fıkh, ve hadis kitaplarına dayanır(güveir, gönül ferahlığı bulur).” söyleminde bulunmuştur
[‘Abd el-Kahir el-Bağdadi, Kitab Usul el-Din p. 308-309; Tac el-Din Subki, Tabakat el-şafi`iye 2:275; Cemal el-Din el-Isnevi, Tabakat el-Şafi`iye 1:(#9)26-27].
El-Cuneyd el-Bagğdadi, dedi ki: ”Sufi, Peygamber(itteba’a tarik el-Mustafa)’nın yolunu izlemiş, hayatını ibadete adayarak ve zevklere dayanarak (kulluğun zevklerinden) bedensel zorluklara katlanmış,  ve  dünyaya dair ne varsa geride bırakmış, saflığın üzerine yün giyendir.”
[`Afif el-Din Ebu Muhammed `Abd Allah Ibn As`ad el-Yafi`i (d. 768), Naşr el-mahasin el-ğaliya fi fadl maşayih el-sufiyye ( Beyrut : Dar Sedir, 1975].

İmam Ebu Mansur `Abd el-Kahir el-Bağdadi dedi ki:

“Şunu biliniz ki Ehl el-Sunnet vel-Cema`at, 8 grup (insana) ayrılmıştır… 6. grup, dünyadan elini eteğini çekmiş sufilerdir ( el-zuhhad el-sufiyye), olayları(nesneleri) olduğu gibi görmüş ve bu nedenle uzak duran, deneyimleyerek öğrenmiş ve bu nedenle gerçekten önemseyen, Allah’ın takdirini(paylaştırmasın) kabul etmiş ve erişebilecekleri şeylerden razı olmuşlardır. Dinleri birliğin beyanı ve  teşbihin reddidir. Okulları(öğretileri) meseleleri Allah’a havale etme, O’na güvenme, O’nun emrine itaat etme, O’ndan gelenden hoşnutluk ve O’na olan tüm itirazlardan uzak durmaktır. “Böylesi Allah’tan armağandır, onu dilediğine lütfeder ve Allah’ın cömertliği sınırsızdır”.
[`Abd el-Kahir el-Bağdadi, el-Fark beyn al-firak ( Beyrut : dar el-kutub el-`ilmiyye, n.d.) 242-243].

Imam Fahr el-Din Razi şunları yazdı: “Sufilerin söylediklerinin özeti şudur ki, Allah’ın ilmine giden yol kendini arındırma ve maddesel bağlılıklardan el ayak çekmedir, ve bu mükemmel bir yoldur…Sufiler derin düşünce(tefekkür) ve benliğin maddsel tuzaklarla ilişiğinin kesilmesi ile çalışan bir halktır. İçsel benliklerinin tüm işlerinde ve davranışlarında sadece Allah’ın zikri ile meşgul olması için çabalarlar, ve Allah’a olan tutumlarının mükemmelliği ile tanımlanırlar. Doğrusu bunlar,tüm insan cemaatlerinin en iyileridir.”
[(Fahr el-Din el-Razi, I`tikadat firak el-muslimin s. 72-73].

Ehli Sünnetin mezheb imamlarından Muhammed bin İdris Eş Şafi (150–204 h/767–820 m) şiirlerinin birinde şöyle diyor:

فقيهاً وصُوفياً فكُنْ ليسَ واحداً * فإِنِّي – وحَقِّ الله – إِياكَ أنصَحُ
فذلكَ قاسٍ , لمْ يذقْ قلْبُهُ تُقىً * وهذا جَهُولٌ , كيفَ ذو الجهْلِ يصلُح ؟

“(Ayni zamanda) Sufi ve fakih ol! (sadece bunlardan) biri olma!
Hakikaten ben Allah için sana nasihat ediyorum
(Fakih olub, sufi olmayanın) kalbi katıdır, kalbi takvani tatmamişdir!
(Sufi olub, fakih olmayan) Çok cahildir! Cahil nasil salah üzre olur?

[Muhammed bin İdris Eş Şafi: El Cevherun Nefis fi Şiril İmam Muhammed bin İdris:Sayfa 46
Kahire: Mektebetu İbn Sina Yayinevi ]

Imam Ahmed bin Hanbel :

Muhammed ibn Ahmed el-Saffarini el-Hanbeli (d. 1188) Ğiza’ el-elbab li-şerh manzumat el-adab’ında Ibrahim ibn `Abd Allah el-Kalanasi’den Imam Ahmed’in Sufiler hakkındaki şu sözlerini nakleder: “Ben onlardan daha iyi insanlar bilmiyorum.” (el-Saffarini, Ğiza’ el-elbab li-şerh manzumat el-adab
(Kahire: Matba`at en-Nece, 1324/1906) 1:120).

el-Kasım ibn `Osman el-Cu`i :

el-Kasım ibn `Osman el-Cu`i Sufyan ibn `Uyeyne’den hadis aldı. Ez-Zehebi Siyar a`lem en-nubala’da onun hakkında şöyle yazar: “el-`Abdi, Kasım el-Cu`i olarak tanınır: Imam, örnek, evliya, Muhaddis… Sufilerin şeyhi ve Ahmed ibn el-Havari’nin arkadaşı.” [#506] (el-imam el-Kudva el-veli el-muhaddis Ebu `Abd el-Malik el-Kasım ibn ‘Osman el-`Abdi el-Dimeşki, Şeyh es-sufiyye ve rafik Ahmed ibn al-Havari,’urife bi al-Cu’i).

Imam Nevevi:

Şeyh el-Islam Imam Muhyiddin Yahya ibn Şeref el-Nevevi el-Makasid fi el tevhid ve el-`ibadet ve usul el-tasavvuf (“Birlik”ten  kasıtlar, ibadet ve kendini arındırmanın temelleri) başlıklı kısa tezinde şöyle yazar: Sufilerin yolunun belirteçleri 5’tir:

“insan içerisinde ve yalnızken Allah’ın varlığını kalbinde tutmakkonuşmasında ve davranışlarında Peygamber(sallAllahu aleyhi ve sellem)’in sünnetine uymak; insanlardan ve onlardan istemekten kaçınmak; az da olsa Allah’ın verdiğine kanaat etmek; her zaman meseleleri Allah’a bırakmak.” (El-Makasid: Imam Nevevi’nin İslam kitapçığı (Evanston: Sunnet Kitapları, 1994) s. 85-86).

Imam ayrıca Tasavvuf üzerine bir kitap yazmaya başladı, ama maalesef tamamlayamadan öldü. Kitabın başlığı: Bustan el-`arifin fi el-zuhd ve el-tasavvuf (sofilik ve kendini arındırmadaki ruhaniyetin bahçesi).(bkz. el-Nevevi, Bustan el-`arifin (Beyrut: dar el-kitab el-`arabi,1405/1985). ayrıca bkz: el-Mecmu: şerh el-Muhazzab. 20 vols. Kahire n.d. Reprint. Medine: el-Maktaba es-Selefiyye, n.d., 1.1718.

devamı   http://islamkalesi.wordpress.com/2013/03/07/alimlerin-sufiler-hakkindaki-sozleri-1/ 

Albani ve senedleri bulamaması!(1)

Plaats een reactie

“Muhaddis” Albani’nin ilmi yoksunluğu(bu konuda insallah daha baska paylasimlarda yapacaz)

Şeyh Sekkaaf dedi: “İlginç ve şaşırtıcı olan şu ki, Şeyh Albani kendi ilminin yokluğuna rağmen bir başa ve ya dolayı yolla bir çok büyük hadis alimlerinden yanlış nakil yapmış ve ya tamamen hesaba katmamışdır.O kendini değişmez(mağlup edilemez) menba gibi gosteriyor ve hatta “lam aqifala sanadih” yani “ben ravi zincirini bulamadım” ve başka bu gibi sözler kullanarak büyük alimleri taklid ediyor. Hatta o, en iyi hadis hafızlarını bile dikkatsizlikle suçluyor,halbuki kendisi bu hal ile bilinir.
Şimdi dediklerimizi ispat için bir kaç örnek:

-(Sayfa. 20 no. 1)
Al-Albani “İrva el-Ğalil,6/251,no.1847″( Aliden nakliile ilgili): “ben hadisin senedini bulamadim”

Şeyh Sekkaf diyor: “Gülünc! Eğer el-Albani İslam alimi olsaydi,bilirdiki bu hadis “Sunen el-Behyaki,7/121″de buluna bilir:”Abu Seyyid ibn Ebi Amarahtan rivayet olunuyor,dediki Ebu Abbas Muhammed ibn Yakub bize dedi ki,Abdal Hamid dedi ki,Ebu Usame Sufyandan,Salma ibn Kahilden,Muaviye inb Soayddan duydum ki, şoyle dedi: “ben bunu babamin Aliden olan kitabinda buldum(r.a)”

-(Sayfa. 21 no. 2 )
Al-Albani ‘Irva al-Ğalil, 3/283’de diyor: Ibn Ömerin hadisi: Öpmek caizdir,’ senedini bulamadim”

Şeyh Sekkaf diyor:”bu tamamen yalniş fikirdir.Bu tabii ki, de Şeyh ibn Teymiyye el-Misriyah’ın Fetvasinda(3/295) bildiriliyor:” Harb dedi Ubeydullah bin Muaz bize dedi ki,babam bana Soayddan o da Cubeladan nakletdi ki,o Ibni Omer(Allah ondan razi olsun) soyle dedigini duydu:”öpmek caizdir . Bütün bu raviler Teymiyyeye gore guvenilirdir.

-(sayfa. 21 no. 3 )
Ibn Mesudun hadisi (r/a): “Kuran yer yüzüne 7 lehçede indirilmişdir. Her ayetin açık ve üstü kapalı manası vardır ve her bir yasak açıkca bildirilmişdir. ”

Albani “Mishkat ul-Masabih, 1/80 no. 238″in köntrolünde belirtiyor ki,Mishkatın yazarı bir çok hadisi sonuçlandırarken “şerhu us-sünneden rivayet olunur” sözlerini kullanıyor, lakin o İlim ve Fedail Kuran bölümlerini incelerken bunu bulamadığını söylüyor!

Şeyh Sekkaf dedi: “büyük alim konuşmuşdur!! Herzamanki gibi yanılmıştır. Ben bu dolandırıcıya şunu söylemek istiyorum. Eğer gerçekden bu hadisi bulmak istiyorsa aşağıdaki başliğa baksın: ‘Al-Khusama fi al-Kur’an’ Şerh-us-sünne’de (1/262),ve Ibn Hibbandan Sahih”inde (no. 74), Abu Ya’ala Musnad’inde (no.5403), Tahavi Şerh el-Muşkil el-Athar’de (4/172), Bezzar (3/90 Keşf al-Esrar) ve Heytemi Majmua’l-Zevaid”de bunu bildirmişler (7/152) ve Bezzar, Abu Ya’ala ve Tabarani al-Evsat”de ravilerin güvenilir olduğunu bildirmişler.”

[Şeyh Sekkaf-Tanâkuzâtü’l-Albânî el-Vâdihati fî ma Vaka’a fî Tashîhi’l-Ahadîsi ve Tad’îfiha min Ahta’in ve Galtatin]

EHL-I SÜNNET’IN VEHHABILERE REDDIYESI: Bir kaç kaynak !!

Plaats een reactie

 

( IZAH : Faydalandığımız eser Ingilizce olduğu için ve sadece alimlerin isimleri ve kitap isimlerini verdiğimiz icin Türkceye cevirmeye gerek duymadık. Sadece ingilizcede izah edilmiş yerlerde çeviri yaptık. Bu kitaptaki listeye kendimizde Bera’atü’l-Eş’ariyyîn kitabından eklemeler yaptık(cizgi altında).
Bera’atü’l-Eş’ariyyîn daki eklemeler fazla değil, çünki çoğu zaten istifade ettiğimiz diğer eserde mevcut.

1) Ata’Allah al-Makki:
al-sarim al-hindi fil `unuq al-najdi

2) Al-`Amrawi, `Abd al-Hayy, and `Abd al-Hakim Murad (Qarawiyyin University, Morocco):
Al-tahdhir min al-ightirar bi ma ja’a fi kitab al-hiwar3) Al-Azhari, `Abd Rabbih ibn Sulayman al-Shafi`i :
Fayd al-Wahhab fi Bayan Ahl al-Haqq wa man dalla `an al-sawab.

4) Al-Dahesh ibn `Abd Allah, Dr. (Arab University of Morocco),
Munazara `ilmiyya bayna `Ali ibn Muhammad al-Sharif wa al-Imam Ahmad ibn Idris fi al-radd `ala Wahhabiyyat Najd, Tihama, wa `Asir

5) Dahlan, al-Sayyid Ahmad ibn Zayni (d. 1304/1886) :
1- al-Durar al-saniyyah fi al-radd ala al-Wahhabiyyah ;
2- Fitnat al-Wahhabiyyah;
3- Khulasat al-Kalam fi bayan Umara’ al-Balad al-Haram

6) al-Dajwi, Hamd Allah:
al-Basa’ir li Munkiri al-tawassul ka amthal Muhd. Ibn `Abdul Wahhab

7) Shaykh al-Islam Dawud ibn Sulayman al-Baghdadi al-Hanafi (1815-1881 CE):
1- al-Minha al-Wahbiyya fi radd al-Wahhabiyya ;
2- Ashadd al-Jihad fi Ibtal Da`wa al-Ijtihad

8) al-Habibi, Muhammad `Ashiq al-Rahman:
`Adhab Allah al-Mujdi li Junun al-Munkir al-Najdi

9) Al-Haddad, al-Sayyid al-`Alawi ibn Ahmad ibn Hasan ibn al-Qutb Sayyidi `Abd Allah ibn `Alawi al-Haddad al-Shafi`i:
1-al-Sayf al-batir li `unq al-munkir `ala al-akabir ;
2- Misbah al-anam wa jala’ al-zalam fi radd shubah al-bid`i al-najdi al-lati adalla biha al-`awamm

10) Al-Hamami al-Misri, Shaykh Mustafa:
Ghawth al-`ibad bi bayan al-rashad

11) Al-Hilmi al-Qadiri al-Iskandari, Shaykh Ibrahim:
Jalal al-haqq fi kashf ahwal ashrar al-khalq

12) Al-Husayni, `Amili, Muhsin (1865-1952):
Kashf al-irtiyab fi atba` Muhammad ibn `Abd al-Wahhab.

13) Ibn `Abd al-Latif al-Shafi`i, `Abd Allah:
Tajrid sayf al-jihad `ala mudda`i al-ijtihad.

14) Ibn `Abd al-Wahhab al-Najdi, `Allama al-Shaykh Sulayman (Abdulvehhab’ın abisi):
al-Sawa’iq al-Ilahiyya fi al-radd ‘ala al-Wahhabiyya.

15) Ibn `Afaliq al-Hanbali, Muhammad Ibn `Abdul Rahman:
Tahakkum al-muqallidin bi man idda`a tajdid al-din.

16) Ibn Dawud al-Hanbali, `Afif al-Din `Abd Allah:
as-sawa`iq wa al-ru`ud.

17) Ibn Ghalbun al-Libi also wrote a refutation in forty verses of al-San`ani’s poem in which the latter had praised Ibn `Abd al-Wahhab.(kirk beyitlik bir kasideyle,San’ani’nin Abdulvehhabi medhettiği şiiri’in reddi) It is in Samnudi’s Sa`adat al-darayn and begins thus( es-Semnudi’nin Saadet ed-Dareyn kitabinda geçmektedir):

Salami `ala ahlil isabati wal-rushdi
Wa laysa `ala najdi wa man halla fi najdi
[My salutation is upon the people of truth and guidance
And not upon Najd nor the one who settled in Najd]
(Doğru ve isabetli yolda olanın üzerine selâmım olsun. Necd ile Necid’de olanların üzerine olmasin)

18) Ibn Khalifa `Ulyawi al-Azhari:
Hadhihi `aqidatu al-salaf wa al-khalaf fi dhat Allahi ta`ala wa sifatihi wa af`alihi wa al-jawab al-sahih li ma waqa`a fihi al-khilaf min al-furu` bayna al-da`in li al-salafiyya wa atba` al-madhahib al-arba`a al-islamiyya.

19) Kawthari al-Hanafi, Muhammad Zahid:
Maqalat al-Kawthari.

20) Al-Kawwash al-Tunisi, `Allama Al-Shaykh Salih: his refutation of the Wahhabi sect is contained in Samnudi’s volume(vehhabilere yaptigi reddiye es-Semnudi’nin eserinde geçmektedir): “Sa`adat al-darayn fi al-radd `ala al-firqatayn.

21) Khazbek, Shaykh Hasan:
Al-maqalat al-wafiyyat fi al-radd `ala al-wahhabiyyah.

22) Makhluf, Muhammad Hasanayn:
Risalat fi hukm al-tawassul bil-anbiya wal-awliya.

23) Al-Maliki al-Husayni, Al-muhaddith Muhammad al-Hasan ibn `Alawi:
1-Mafahimu yajibu an tusahhah ;
2-Muhammad al-insanu al-kamil

24) Al-Mashrifi al-Maliki al-Jaza’iri:
Izhar al-`uquq mimman mana`a al-tawassul bil nabi wa al-wali al-saduq.

25) Al-Mirghani al-Ta’ifi, `Allama `Abd Allah ibn Ibrahim (d. 1793):
Tahrid al-aghbiya’ `ala al-Istighatha bil-anbiya’ wal-awliya .

26) Mu’in al-Haqq al-Dehlawi (d. 1289):
Sayf al-Jabbar al-maslul `ala a`da’ al-Abrar.

27) Al-Nabahani al-Shafi`i, al-qadi al-muhaddith Yusuf ibn Isma`il (1850-1932):
Shawahid al-Haqq fi al-istighatha bi sayyid al-Khalq (s).

28) Al-Qadumi al-Nabulusi al-Hanbali: `AbdAllah:
Rihlat

29) Al-Qazwini, Muhammad Hasan, (d. 1825):
Al-Barahin al-jaliyyah fi raf` tashkikat al-Wahhabiyah.

30) Al-Qudsi:
al-Suyuf al-Siqal fi A`naq man ankara `ala al-awliya ba`d al-intiqal.

31) Al-Samnudi al-Mansuri, al-`Allama al-Shaykh Ibrahim:
Sa`adat al-darayn fi al-radd `ala al-firqatayn al-wahhabiyya wa muqallidat al-zahiriyyah.

32) Al-Saqqaf al-Shafi`i, Hasan ibn `Ali, Islamic Research Intitute, Amman, Jordan:
1-al-Ighatha bi adillat al-istighatha wa al-radd al-mubin `ala munkiri al-tawassul
2- Ilqam al hajar li al-mutatawil `ala al-Asha`ira min al-Bashar
3- Qamus shata’im al-Albani wa al-alfaz al-munkara al-lati yatluquha fi haqq ulama al-ummah wa fudalai’ha wa ghayrihim…

33) Sayf al-Din Ahmed ibn Muhammad: Al-Albani Unveiled: An Exposition of His Errors and Other Important Issues(Albani’nin hataları ve onemli hususlardaki yanlışlarının tanıtımı)

34) Al-Shatti al-Athari al-Hanbali, al-Sayyid Mustafa ibn Ahmad ibn Hasan, Mufti of Syria:
al-Nuqul al-shar’iyyah fi al-radd ‘ala al-Wahhabiyya.

35) al-Zahawi al-Baghdadi, Jamil Effendi Sidqi (d. 1355/1936):
al-Fajr al-Sadiq fi al-radd ‘ala munkiri al-tawassul wa al-khawariq .

36) Al-`Azzami, `Allama al-shaykh Salama (d. 1379H):
Al-Barahin al-sati`at.

[ El-Zehavi’nin eserinin ingilizce tercümesinden alıntıdır: ‘Selefi’ Hareketine Karşı Ehl-Sünnet Doktrini; Tercüme eden: Şeyh Hişam Muhammed Kebbani ]

——————————————————————————————————————————

37) Allame Tahir Sünbül:
El-Intisarü’l-Evliyâi e;-Ebrar

38) Mısırlı Seyyid Mustafa el-Bulaki, San’ani’nin Ibn Abdulvehhab’ı medhettigiği kasidesini meşhur bir kasidesiyle redetmiştir. Saadet ed-Dareyn de bu kaside zikredilmiştir ve yüzyirmialtı beyittir. Birinci beyitin meali şöyledir:

Hamde lâyık ve sahib olanın hamdiyle başlarım. Halkın yardımyla değil, Hakk’ın yardımıyla hidayet dilerim.

39) Seyyid Tabatabaî el-Basri de, San’ani’nin Ibn Abdulvehhab’ı medhettiği kasidesini, bir kaside ile reddetmiştir. O kasidenin birçok beyitleri yine “Saadet ed-Dareyn “ kitabinda zikredilmiştir. Ki o kaside San’ani’nin Ehl-i Sünnet ve necat olan cemaatın fikrine dönmesine sebep oldu. Sanani sonra şöyle der: Necdi hakkında söylediğim kasideden pişmanım. O fikirden geri döndüm.

40)Eş-Şeyhü’l-Müşrifi:
Isharü’l-Ukûk Mimmen Menea’et-Tevessüle bi’n-Nebiyyi ve’l-Veliyyi es-Sadûk.

41) Şeyh Mustafa el-Hammami el-Mısri:
Gavsü’l-Ibad bi-Beyani’r-Reşad

42) Dimaşklı Şeyh Ata el-Kesm:
El-Akbalü’l-Mardiyye alâ el-Vehhabiyye.

[Ebu Hamid bin Merzuk, Bera’atü’l-Eş’ariyyîn, s.584-587]

SULTAN İBN KALAVUN’UN İBN TEYMIYYE HAKKINDAKİ EMİRNAMESİNİN SÛRETİ

Plaats een reactie

«Rahman ve rahim olan Allah’ın’ adıyla… Bütün hamdler, her­hangi bir şeye benzemekten münezzeh ve herhangi bir şey kendi­sine eş olmaktan uzak olan Allah’a olsun. Nitekim Allahü Teâlâ, «Hiç bir nesne kendisine benzemez, gerçekten işitici, görücü ancak O’dur.» (Şûra, 11) diye buyurmuştur. Kitap ve Sünnetle amel etme­mizi emr ve ilham eylediği ve zamanımızda dinde şek ve şüpheyi or­tadan kaldırdığı için O’na hamdederim. İhlâsı nedeniyle (Kıyamet Günü) akıbetinin ve dönüş yerinin güzelliğini umut eden ve Allah’­ın «Nerede olsanız O sizinledir ve Allah ne yaptığınızı bilir.» (Hadîd, s.) -meâlen- buyurduğu âyet-i celileye dayanarak Yaradanı cihetten tenzih ederek, «Lâ ilahe illallah» (ondan başka hak bir ilâh bulun­madığına), O tektir, ortağı yoktur, diye şehadet ederim. Ve yine şe- hâdet ederiz ki, Efendimiz Muhammed’ O’nun kulu ve elçisidir. O Resulü ki, Allah’ın razı olduğu yola sülük edene kurtuluş yönünü göstermiş ve Allah’ın eserlerinde tefekkür etmeyi emr ile Zatın­da edilmesini yasaklamıştır. Allah, onun, âl ve ashabının üzerine salat ü selâm eylesin: O âl ve ashab ki, imanın alâmetleri onların himmetiyle yükseldi, bu dinin esaslarım onlarla, güçlendirdi ve on­ların vasıtasıyle haktan ayrılıp bid’atlara yönelen kimsenin çıkarttı­ğı yangını söndürdü.

Bundan sonra derim ki: Şer’î kaideler, yürürlükteki İslâmi ku­rallar, imanın ilmî rükünleri ve kabul edilen din mezhebleri bu di­nin esaslarıdırlar. Bunlar, dinde herkesin müracaat kaynaklandır. O yollara sülük eden kimse, büyük zafere ulaşır, onları terkeden kimse, şüphesiz elem verici bir azaba müstahak olacaktır.

İşte bu nedenle, bu esasların hükümlerinin muhafaza edilmesini ve devamını tekid etmek, bu ümmetin inancını ihtilâftan korumak, ittifak, şefkat ve rahmet terazisini doğru tutmak, bid’atten mütevellit fitneyi söndürmek, din ahkâmını parçalayan kimselerin top­lantılarını dağıtmak vâciptir.

Çağımızda İbn Teymiyye adlı kişi sözünü genişletip, cehâletiyle kelâmının yularını uzatmış, Allah’ın zat ve sıfat meselelerinden uygunsuz bir şekilde bahsetmiştir. Bâtıl kelâmında birçok münker şeyleri açıkça belirtmiştir. Sahabe ile tabiînin bahsetmeyip sükût ettikleri şeylere değinmiş, sâlihlerin ve bu ümmetin sembolü olan imamların bahsetmekten korundukları şeylerden bahsetmiş ve İs­lâm imamlarının inkâr ettikleri, âlim ve hâkimlerin hilâfına ittifak ettikleri meseleleri meydana çıkarmıştır.

Avam tabakasını aldattı ve çağındaki fâkihlere, Şam ve Mı­sır’daki büyük âlimlere muhalefet ettiği fetvalar çıkardı. Bunları, risâlelerine yazıp her yere gönderdi. O fetvaları, Allah’ın nâzil ey­lediği isimlerle adlandırdı. İşte, onun bu fetvâ ve risâleleri elimize geçip, kendisi ile müridlerinin sülük ettikleri ve açıkladıkları şeyle­rin beyanı bize ulaşınca, Allah kelâmının harf ve savt (ses) olduğu­nu, teşbih ve tecsim akidesini açıkça söylediği anlaşılmış oldu. Dolayısiyle bu büyük fitneden korkarak Allah’ın dinine yardım et­mek üzere ayaklandık ve bu bid’atı inkâr ettik. Onun memleketin­de bunların yayılması bize ağır geldi ve bâtıla inananların dedikle­rinden iğrendik. Allahü Teâlâ’nm buyurduğu, «İzzet sahibi olan Rabbini takdis et, onların vasıflarından…» (Saffat, 180) âyet-i celilesini okuduk. Zira Allah sübhanehu ve teâlâ Zatında, sıfâtında Ona denk ve benzer olacak her şeyden münezzehtir. «O’nu (Rabbi- nizi) gözler idrak edemez, O, gözleri idrak eder, O lütûf sahibidir, her şeyden haberi vardır:» (En’âm, 103) diye (meâlen) buyurmuş­tur. İbn Teymiyye’nin açıkça konuştuğu ve onun lâfızlarını işiten akıllı kimsenin, onun hakkında Allahü Teâlâ’ın «Umulmadık bir ­iş yaptın!» (El-Kehf, 73) diye (meâlen) buyurduğu âyeti okuduğu, bâtıl fetvâları Şam ve Mısır ülkelerimizde yayıldığı zaman, kendi­sini huzura dâvet etmek için emirnâmelerimizi gönderdik.

Akid ve hali ehli (imamet ve devlet işlerinde görevli) olan, tah­kik ve nakil sahipleri âlimlerden bir cemaat bize gelince, İslâm ka­dıları ve hâkimler, Müslümanların âlimleri ve din ile dünya âlim­leri hazır bulundular. Durumu müzakere etmek üzere, imamlar ile halktan, münazara ve itirazlar hususunda dirâyetli olanlardan mü­teşekkil bir cemaat huzurunda şer’i bir toplantı yapıldı. Kavillerine itimat edilenlerin dediklerine ve münker akidesine delâlet eden yazılarına göre, o meclisteki ulema ve halk nezdinde kendisine, isnat edilen tüm şeyler sâbit oldu. Meclis, onun kötü akidesini, inkârcı olarak kaleminden çıkan şeylerin şehâdetiyle hakkında Allahü Te­âlâ’ım buyurduğu, «Şahitliklerini yazacağız ve sorumlu olacaklar.» (Zuhruf, 19) âyetini okuyarak onu suçlayıp dağılmıştır. İşittiğimize göre, bu fetvaları için birçok defa yetkililerce kendisine tevbe etti­rilmiş ve dolayısıyla Şer’-i şerif cezasını te’hir etmiş, bu işten men edildikten sonra tekrar eski durumuna dönüp söz dinlememiştir.

İbn Teymiyye’nin bu suçu, Maliki mezhebinin hâkimi (kadısı) huzurunda sâbit olunca Şer’-i şerif onun fetvâ vermekten men edil­mesine hükmetti. İbn Teymiyye’nin, gittiği, bu bid’at yollara her hangi bir kimseyi sürüklemekten, onun itikadına tâbi olup, onun bu kavlini söylemekten, bu kelimelerine kulak vermekten, teşbih (Allah’ı başkasına benzetmekten) yolunda gitmekten, Allah için yu­karı ciheti olduğu hakkındaki konuşmasından, Allah’ın kelâmının harf ve savttan ibaret olduğunu söylemekten, tecsim (Allah’ın cisim olduğu) hakkinda konuşmaktan, akaidde doğru yoldan sapmaktan veya din imamlarının görüşünden çıkmaktan veya bu ümmetin âlimlerinin görüşünden ayrılmaktan veya Allah sübhanehu ve teâlâ’ın bir cihette olduğuna itikat etmekten nehiy eden ve bunu itikad eden kimsenin cezasının kılıçtan başka bir şey olmadığına da­ir emirnâmemizin yazılmasına da hükmettik.

Öyle ise, herkes bu sınırda durup haddi aşmasın! «Önce ve son­radaki iş, Allah’ındır.» (Rûm, 4). Hanbelîlerden herkes, din imam­larının inkâr ettikleri bu akideden (İbn Teymiyye’nin akidesinden), doğru yoldan saptıran şüphelerden dönmelidirler.  Allahü Teâlâ’nın emrettiği şeylerden, övülen iman ehlinin yollarına temessükden ayrılmamalıdırlar. Çünkü Allah’ın emrinden dışarı çıkanlar, şüphe­siz doğru yolu, kaybetmişlerdir. Bu gibi insanlara ceza olarak ezi­yetten başka bir şey olmayıp uzun zaman hapis edileceklerdir. Ha­pis ise, kötü bir yerdir.

Şüphesiz bizler, Dimaşk ve Şam diyarına ve bu yerlere yakın ve uzak yerlere şöyle bir resmî emir çıkardık: İbn Teymiyye’ye be­yan ettiğimiz hususlarda tâbi olanları şiddetle nehiy eder, onları kor­kutarak tehdit ederiz. Onu koyduğumuz yere (hapse) göndereceğiz. Onu ümmetin gözünden düşürdüğümüz gibi taraftarını da düşürü­rüz. Israr edip de onu müdafaa edenin, medreselerinden ve görev­lerinden azledilmelerini emrederiz. Onları rütbelerinden düşürece­ğiz. Onlar için ülkemizde hiçbir hüküm ve velâyet ve şâhidlik, ima­met, hattâ hiçbir mertebe ve ikame hakkı olmayacaktır. Zira biz bu bid’atçınm (İbn Teymiyye’nin) iddiasını ortadan kaldırdık ve Al­lah’ın birçok kullarını sapıttığı veya sapıtmaya yaklaştırdığı kötü akidesini iptal ettik. Hattâ o kötü akidesi yüzünden halkın çoğu doğ­ru yoldan saptılar ve yeryüzünde fesat çıkardılar. Hanbelîler de bu kötü fikirden dolayı şer’î sicil defterlerinde tesbit edilsin, tesbitten sonra bu resmî kayıtlar Malikî kadılara gönderilsin. Bu husustaki korkutmamızda haklı olarak insafa dayandık. Bu şerefli emir yazımız, ovada, şehirde ikâmet eden herkese de belâğatli ve kötü inanç­tan men edici olmak üzere câmi minberlerinde okunsun. Bu emir­namemiz, 705 H. Ramazân ayında yazılmıştır.»

İbn Teymiyye hakkındaki bu emirname hakkında, tâbilerinden «Uyûnü’t-Tevarih» adlı kitabın yazarı İbn Şakir’in dediklerini zik­rediyorum ki, kendisi İbn Teymiyye’nin tâbilerinden olduğu halde der ki: İbn Teymiyye, şafak vakti bir müezzin Mezenet El-Arus’ta, «Ey Allah’ın Resûlü! Sen benim vesilemsin», diye günahı ve düşkün­lüğü için Allah’a yalvararak bu şiiri okuduğunda, ona sen, Allah’a şerik koştun, demesi üzerine iyice dövüldü, öldürmeğe teşebbüs etti­ler. Sonradan tevbe ettirip, İslâmiyetini tecdit ettirip, öldürmekten vazgeçtiler.

[Ebu Hamid bin Merzuk, Bera’atü’l-Eş’ariyyîn, s. 391-395]

 

 

Kıtlık anında hz Aişe’ye yapılan şikayet ve sonrası!(TEVESSÜL)

Plaats een reactie


İmâm Hafız Dârimî (v. 255/869), “Sünen” adlı eserinde “Allah’ın (celle celâluhû) Peygamberimize vefatından sonra verdikleri” başlığıyla açmış olduğu babta şöyle demiştir: “Ebû Nûman, Said b. Zeyd’ten, o, Amr b. Mâlik en-Nekri’den, o da Ebû’l-Cevza Evs b. Abdullah’tan şunu rivâyet etmiştir:

“Bir ara Medine’ye çok şiddetli bir kıtlık isabet etmişti. Herkes durumdan, Hazreti Âişe’ye şikâyetçi olmuşlardı. Bunun üzerine Hazreti Âişe: “Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem’in kabrine gidin ve gökyüzü ile arasında bir engel kalmayacak şekilde çatısına bir pencere açın” diye tâlimat vermişti. Gidip aynen dediğini yaptık. Akabinde otlar yetişip, hayvanlar semizleşinceye kadar yağmur yağmıştı. Hayvanlardan bol bol yağ temin ettiğimiz için bu seneyi “yağ veren yıl” olarak anmaya başlamıştık.”

[Dârimî,sayfa 277 no.93; İbnü’l-Cevzî, el-Vefa (1534); Darimî, es-Sünen I, 56; Suyutî, Hasâis, II, 280; Nebhanî, Huccetullah, s.1090; Zürkanî, Şerhu’l-Mevahib, VIII, 801; Zübeydî, Tacu’l-Arus, XIII, 388; İbn Esir, en-Nihâye, III, 409; Behcetü’l-Mehafil, II, 129; Aliyyu’l-Karî, Mirkat, X, 290; Mişkatu’l-Mesabih, (5950); Mevahibu’l-Leduniye, II, 365; Cem’ü’l-Fevaid, (2086); Şevahidu’l-Hak, s.160; İbn Teymiye, Ziyaretu’l-Kubur, s. 32; İbn Merzuk, Berâatu’l-Eşarî, s. 357; Gımarî, İrgam, s. 24; İsmail b. Mahfuz, Mesaf, s. 187; Elbanî, Tevessul, s.178.]

———————

Elbanî bu hadiste zayıf dediği Said b. Zeyd’in bulunduğu başka bir hadiste Said b. Zeyd’in hakkında şunları söylemiştir:
“Hadisin isnadı hasendir. Ravilerinden hepsi de güvenilirdir. Said b. Zeyd hakkında söz söylenmiştir. Ama bu, onun hadisini hasen derecesinden aşağı düşürmez. İbnü’l-Kayyim de hadisin isnadının ceyyid olduğunu söylemiştir.”
[Elbanî, İrvau’l-Galil, V, 338.]

Hafız b. Hacer “Takrib”de, hadisin râvîlerinden Ebû Said Zeyd ve Amr b. Mâlik için “Güvenilir ama vehimlidir” ifâdelerini kullanmıştır.
Hadis âlimleri, İbn Hacer’in “güvenilir ama vehimli” ifadesinin, râvînin zayıf değil de, güvenilir ve sika olduğuna delalet eden ifâdelerden olduğunu belirtmişlerdir. “Tedribü’r-Râvî” de böyle zikredilmiştir
Buharî, (et-Tarihu’l-Kebir, III. 472), İmam İcli (Tarihu’s-Sikât s;184), Ebû Cafer ed-Darimî, Ahmed b. Hanbel, Ebû Züra, İbn Hibbân, İbn Sa’d ve başkaları. Kim o başkaları? Mesela bazı sözde selefilerin sandığı gibi İbn Main onu zayıf değil, bizzat kendi eserinde Said b. Zeyd’i sika görmüştür[İbn Main, Tarih, II.199-Zehebî, Kaif I. 361]

Bu açık beyan karşısında Ukaylî’nin (v. 323/934) İbn Maîn onun hakkında “zayıftır” dediğine dair naklettiği bilgi[bkz: Duafâ, II, 105, 106] doğru olmasa gerekir. Eseri tahkik ederek neşreden Kal’acî da dip notta, Saîd b. Zeyd’in sika olduğunu, Nesaî dışındaki Kütüb-i Sitte müelliflerinin onun hadisleri tahriç ettiklerini söyler.

Elbani bu hadisi zayiflatma cabasindaki diger bir girisimide şöyledir:
Arîm diye bilinen Ebû’n-Nu’man Muhammed b. el-Fadl güvenilir bir ravi olsa da, ömrünün sonunda ihtilata uğramıştır. Bu haberi Darimî’nin ihtilat öncesi mi, sonrası mı, Arîm’den dinlediği bilinmemektedir.
[Elbanî, Tevessul, s. 140-141, Tercemesi s. 178-179.]

Hadisin senedinde adı geçen Ebû Nu’man, “Arim” lakaplı Muhammad b. Fazl olup, Buhârî’nin hocalarındandır. Hafız, “Takrib” adlı eserinde onun için: Sika/güvenilirdir. Fakat ömrünün sonlarına doğru bu hali değişmiştir” demektedir.

İbnu’s-Salah; Buharî ve Zühlî gibi muhaddislerin, Arîm’den aldıkları rivayetlerin ihtilattan öncesine aid olması gerektiğini laydetmektedir
[İbn Salah, Ulumu’l-Hadis, s. 356.]

Zehebî, İbn Hibbân’ın; “Arîm, ömrünün sonunda ihtilata uğradı ve ne rivayet ettiğini bilmeyecek kadar tegayyüre maruz kaldı. Bundan dolayı da, rivayetleri içinde çok sayıda münker hadis vardır…” şeklindeki sözlerini şöyle reddeder: “İbn Hibbân, ravi Arîm için hiçbir münker hadis gösterememiştir. Peki, nerede kaldı onun iddiası?!”
[Zehebî, Mizan, VI, 298; Leknevî, er-Re’fu ve’t-Tekmil, s. 279]

Zehebî, Ruvvatü’s-Sükati’l-Mutekellim’de der ki: “Arîm güvenilirdir, hüccettir. Sonradan ihtilata uğradı ise de, bunda zarar yoktur. Zira ihtilattan sonra söyledikleri bilinmiştir.”
[Zehebî, Ruvvatu’s-Sukati’l-Mutekellim, I, 162.]

Darakutnî ise: “Arîm’in ihtilatından sonra münker bir hadisi ortaya çıkmamıştır, o güvenilir bir ravidir”
[ Zehebî, Mizan, VI, 298; Tehzibu’t-Tehzib, IX, 358; Kitabu’l-Muhtelitin, I, 117; Zehebî, Tezkiratu’l-Huffaz, I, 301; Ebû Abdullah es-Salihî, et-Tabâkat, II, 35.]

el-A’laî de, İbn Hibbân’ın, Arîm hakkındaki sözlerine şöyle itiraz eder; “…Bu haddi aşmak ve aşırı gitmektir! Buharî, Ahmed b. Hanbel, Abd b. Humeyd ve birçok insan Arim’den hadis rivayet etmiş, Müslim onunla huccet getirmiştir. Darakutnî’nin; “İhtilatından sonra Arîm’in münker hadisi çıkmamıştır. O güvenilirdir” demesi, İbn Hibbân’ın sözünü reddetmektedir.”
[el-Alaî, Kitabu’l-Muhtelitin, I, 117.]

Kaldı ki Elbanî, hakkında ihtilaf edilen (muhtelifun fih) bir ravinin bulunduğu bir hadis için: “Hasen olması muhtemeldir’ diyebilmektedir
[Silsiletü’l-Ehadisi’s-Sahiha, IV, 354. senedi hakkında ihtilaf edilen İsa b. Cariye’nin bulunduğu hadis için aynı ifadeyi kulanır.]

Buyuk alim Meragi diyorki: Medineliler kitlik oldugu zaman kabri serifin bir tarafindan bir delik acmayi adet edindiler.

Buna ilavet Semhudi diyorki: Bugun bile boyle bir seyle karsilastiklari zaman,turbenin mubarek yüzü tarafina gelen kapisini acarlar ve orada toplanirlar.
[zeyni dehlan,degerli inciler, sayfa 62-63]

Bazıları bu rivayetin Hz. Ayşe -radıyallâhu anhâ-’ya kadar gelen ama Peygamberimize kadar dayanağı olmayan ‘mevkuf’ bir rivayet olduğunu iddia etmişlerdir. Bu rivayette anlatılanlar, Hz. Ayşe -radıyallâhu anhâ-’nın kendi görüşü olsa bile şu bilinmelidir ki Hz. Ayşe -radıyallâhu anhâ- alim olmasıyla şöhret bulmuş biridir. Bunun yanında söylediği bu amelin sahabenin diğer büyük âlimleri önünde gerçekleştirmiş olmalıdır. Bu rivayet ‘Mevkuf’ kabul edilse bile Hz. Ayşe, Peygamberimiz -sallallahu aleyhi ve sellem-’in vefatından sonra bile ümmetine acıyarak onlara şefaat ettiğini, kabrini ziyaret edip ondan şefaat isteyene şefaat edeceğini, uygulayarak bizlere göstermiştir. Bu delili burada görebilmek bizim için fazlasıyla yeterlidir.
Milleti küfür ve sapkınlıkla itham etme meraklılarının yaygaralarına bakacak olsak, Hz. Ayşe -radıyallâhu anhâ-’nın bu hareketini şirk olarak kabul etmek gerekecektir ki bu asla mümkün değildir. Zira ne Hz. Ayşe, ne de bu hadiseye şahit olan diğer sahabiler şirki bilmeyen insanlar değillerdi.[Mefahim]

PEYGAMBERLER MEZARLARINDA DİRİDİRLER…!

Plaats een reactie

Hamd Allaha Salat ve Selam Resulune(s.a.s),Ehli Beytine(a.s) ve Şerefli sahabilerine(r.a) olsun

Sevgili kardeşlerimiz,Vehhabilerin içerisinde saygin şeyhlerinden El Albani “Silsilet el Hadis Sahihah” isimli kitabinda şöyle bir hadise yer vermektedir:

“Enes Bin Malik(r.a) nakletdi ki,Allah Rasülü(s.a.s) dedi:”Peygamberler mezarlarinda diridirler ve ibadet ederler”

(Silsilet el Hadis Sahihah,cilt 2,sayfa 187,hadis numarasi 621,El Marifiln Nesr yayinevi,Riyad)

VEHHABİ EL ALBANİNİN KİBRİ…!

Plaats een reactie


Hamd Allaha,Salat ve selam onun Resulune(s.a.s),Ehli Beytine(a.s) ve şerefli sahabilerine(r.a) olsun!

Değerli kardeşlerimiz,Vehhabiler nezdinde yüksek bir makama sahip Albaninin ne kadar kibirli olduğunu kendi kitaplarindan size sunacağiz.Gördüğünüz resim El Albaninin fetvalarinin toplandiği “Fetavai Albani” isimli kitabin 524-cü sayfasidir.Bu sayfada şu sözler geçiyor:

“Eğer ben Buharideki bir hadisin zayif olduğuna hüküm vermişsem, bu doğrudur ve böyle kabul edilmelidir.Birçok sebepten ötrü asla inkar edilmesi mümkün değildir ”

Şüphesiz Allah, kibirlenen ve övünen kimseleri sevmez.” (Nisa, 4/36)

Vehhabilerin itirafi ve bu itirafla akidelerine vurduklari darbe!!

Plaats een reactie

Değerli kardeşlerimiz,Vehhabilerin akidelerinin yanlişliğini sahih kaynaklar işiğinda belgelemeye devam ediyoruz.Kendilerinin sihhatini kabul etmek zorunda kaldiklari hadisin kendi akidelerine nasil darbe vurduğuna kendiniz şahit olacaksiniz.

:وعن أبي هريرة قال: سمعت رسول الله صلى الله عليه وسلم يقول

.”والذي نفس أبي القاسم بيده، لينزلن عيسى بن مريم إماما مقسطا وحكما عدلا، فليكسرن الصليب، ويقتلن الخنزير، وليصلحن ذات البين، وليذهبن الشحناء وليعرضن المال فلا يقبله أحد، ثم لئن قام “على قبري فقال: يا محمد، لأجبته

Ebu Hüreyre rivayət ediyor ki:Peygamberden(s.a.s) böyle duydum: Ebül-Kasimin canı elinde olana and olsun, İsa ibn Meryem adaletli və bilgili haliffe olarak zühur edecek. O, haçı mahv edecek, domuzları öldürecek, fikir ayriliklarini(mezhepleri) ve tepkileri aradan kaldıracak. Ona para teklif edilecek, ama o kabul etməyecek. Sonra İsa (a.s) benim mezarımın yanında dayanacak ve diyecek: “YA MUHAMMED!” ben de ona cevap vereceğim.

(Müsned Ebu Yala, c.11, s.462, №6584)

İbni Hacer El Heysemi diyor ki:
.قلت: هو في الصحيح باختصار

.رواه أبو يعلى ورجاله رجال الصحيح

(Bu hadisi) Ebu Yalə rivayət etmişdir, ricalları Sahihin ricallarıdır.

(Hafiz Heysemi, Mecmeuz-Zevaid, c.8, s.144 (387), №13813)

Bu kitabdakı rivayetlərin senedlerini tahkik eden vehhabi mühaddis Hüseyn Salim Esed senedinin SAHİH olduğunu kaydetmişdir.

Ayni zamanda, bu hadisi İbn Hacer el-Askalani kendisinin “Metalibul-Aliye” kitabında rivayət etmiş ve sihhati hakkinda sükut etmişdir.
(İbn Hacer el-Askalani, Metalibul-aliye, c.13, s.13, №4628)

Sad b. Nasir eş-Şezeri diyor ki:

Hadis sahihdir, ravileri sikadir

Digər bir Ehli-sünnet alimi ed-Diye el-Makdisi de kendisinin “Tuhfetul-Makdisiyye” kitabında bu hadisi nakletmişdir:
Və hədisden sonra diyor ki:
أخرجه أبو يعلى في مسنده (4/1552) بإسناد جيد.

Ebu Yala kendi “Müsned”inde rivayət etmişdir, senedi ceyyiddir (güclüdür).

(el-Makdisi, Tuhfetul-Makdisi, c.1, s.52)

Vehhabilerin Şeyhlerinden Albani hadisi kaydetdikdən sonra itiraf ederek yazıyor:

سمعت رسول الله صلى الله عليه وسلم : فذكره . قلت : و هذا إسناد جيد رجاله كلهم ثقات رجال الشيخين غير أبي صخر – و هو حميد ابن زياد الخراط – فمن رجال مسلم وحده

Hadisin senedi ceyyiddir (güclüdür), bütün ravileri sağlamdir, (ayni zamanda)sahiheynin (Buhari ve Müslimin) ravileridir. Ebu Sahr – o, Humeyd b. Ziyad el-Harraşidir, yalniz Müslimin ravisidir.

(Silsilet el-ehadis es-Sahiha, c. 6, s. 236)

ayni zamanda hadisin sahih olduğunu (Silsilet el-ehadis es-Sahiha, c. 6, s. 524 ) bildirmiştir

Şimdi sormak istiyoruz,Ey Vehhabiler İsa(a.s) size göre (haşa) Müşrikmi oldu?!!!!???

Older Entries