Hanbeli taifesine isnad edilen cirkin mesele!!

Plaats een reactie

El-Hafız Ebu’l Hasan ed-Darekutni’nin çağdaşı olan el-Hafız Ebu Hafs b. Şahin demiş ki: İki salih adam olan Cafer b. Muhammed ve Ahmed b. Hanbel, birçok kötü arkadaşlarının belasına çarpılmışlardır. El-Hafız Ebu’l-Kasım b. Asakir(Tebyinu kazibi’l-müfteri fimâ nusibe ilâ-İmam Ebi’l-Haşanı’l-Eş’arı) adli kitabında bunu el-Hafız Ebu’l-Hasan’a isnad ederek demiş ki: Rafiziler, Caferi sadık b.Muhammed el-Bakır’ın onlardan beri olduğu birçok çirkin meseleleri kendisine isnad ettiler. Keza Ahmed b. Hanbel’in de, bazı talebe ve tabileri, Allah’ın cisim olduğu manasında birçok batıl sözü kendisine isnad etmişlerdir. Halbuki, Ahmed b. Hanbel bu sözlerden uzaktır. Şüphesiz İmam Ahmed ile ilk tabilerinin, Kur’an ve hadiste geçen bir çok muhal tabileri, te’vil ettiklerini gösteren rivayetler sabit olmuştur.

Takiyyuddin el-Huşanı,<<Def’u’s-şubhe men teşebbehe ve temerrede ve nesebe zalike ile’l-İmam Ahmed>> adli kitabında, açıkça der ki:

İmam Ahmed, Kur’an-ı kerim’deki<<Rabbin geldi(Fecr 22)>> mealinde olan ayetin hakiki manasının<<Rabbin emri geldi>> demek olduğunu söylemektedir.

[Ebu Hamid bin Merzuk, Bera’atü’l-Eş’ariyyîn, sayfa 31 ]

Tahrifler!

Plaats een reactie

Bid’atçılar, Eş’âri ile diğer İslam alimlerinin kitaplarına, sayılamayacak kadar çok şeyleri gizlice ilave etmişlerdir. Mesela: İmam İbn Cerir et-Taberi’nin İsrâ/79. ayete yaptığı tefsir yerine kapalı bir ifade kullanarak ondan tecsim anlaşılan bir tabiri sokmuşlardır. Hindistan’da basılmış İmam Ebu’l-Hasan el-Eş’âri’nin El-İbane adlı eserine, teşbihi [Allahü teâlâyı mahlukata benzetmeyi] ifade eden şeyleri (**); Kurtubi’nin En’am/18. ayetine yaptığı tefsire ilave yapıp ondan teşbih anlaşılan tabirleri dercetmişlerdir. Mezkur tefsiri mütalaa eden kimse, ibarede çelişki olduğunu anlayacaktır. Teymiyyeciler de, Alusi’nin tefsirine çok şeyler ilave etmişlerdir. Hele kendini meşhur selefi diye lakaplandıran Münir Ağa’nın tabettiği tefsirde… Kendisi birçok kitap tabetmiş ve kitaplarda birçok fâsid yorumlarda bulunmuştur. Alusi’nin tefsirine gizlice soktuğu en önemli ibaresi, Maide/35. ayetin tefsirindedir. Orada söylediği uzun sözü mütalaa eden sonun evvelini nakzettiğini [çeliştiğini] anlar. Teşbih inancını, Seyyid Abdülkadir Geylâni’nin Gunye adlı eserine de gizlice sokmuşlardır.
Ulemanın eserlerinden sözlerini silip, tahrif etmişlerdir. Bu hususta Tacü’s-Sübki Tabakat kitabının cerh ve ta’dil kaidesinin altında, Basralı Ahmed b. Salih’in hal tercümesi bahsinde şöyle der: (…) Zamanımızdaki bazı Mücessime taifelerinin durumları o safhaya varmışdır ki, Nevevi’nin Sahih-i Müslim’e yazdığı şerhdeki müteşabih hadisler hakkındaki ibaresini şerhten çıkarıp yazmamışlardır. Zira, Nevevi’nin akidesi Eş’âriye akidesidir. Demek ki, bu kâtip Nevevi’nin inancından hoşlanmayıp müellifin dediğini yazmayı hazmedememiştir. Bence bu, büyük günahlardandır. Çünkü bu durum, şeriatı tahrif etmek, İslam alimlerinin eserlerine ve halkın ellerindeki İslami kitaplara karşı bir itimatsızlıktır ve itimatsızlık kapısını açmaktır. Allahü teâlâ böyle yapanı kötüleyip utandırsın! Öyle yapan kimsenin, Nevevi’nin şerhini yazmaya ve şerhin de ona ihtiyacı yoktu. Burada Tacü’s-Sübki’nin dedikleri sona erdi.
Ben de şunu derim ki: Alimlerin eserlerinden sözlerini silme bayrağını bu zamanda elinde tutan kimse Mecelletü’l-Menar’ın sahibidir. Yaptığı hataların bazıları şunlardır: Hocalarımızın hocası olan Muhaddis Falih ez-Zahiri, nakil eylediği (Encehu’l-mesai fi sıfati-yi’s-sâmi’ ve’l-vâi) adlı eserinin Ahkâmü’l-Mesâcid bahsinde, daha kitabı basılmadan önce, Muğni b. Kudametü’l-Hanbeli’den, ölen ve hayatta kalan evliyâ ve salih zatlardan tevessülün mübah olduğuna dair “İslamiyetin her dört mezheb sahipleri ittifak etmişlerdir” diye nakletmiştir. Bu (el-Menar) kitabını tabedince kitapta yazılı bu nakli yazmayıp içinden çıkardı. Ulemanın kelâmını tahrif etmesi, onlara iftira edip yermesi, kendi arzusuna ve İbni Teymiyyecilerin arzularına uygun olmayan meseleleri ve hadisleri kendi mecellesinde ve yorumlarında tahrif etmesi sayılamayacak kadar çoktur…

[Ebu Hamid bin Merzuk, Bera’atü’l-Eş’ariyyin min Akaidi’l-Muhâlifin, s.97-98.]

(**) Bu konuda E. Sifil şu tespiti yapmış: “Geçmiş alimlerin birer emanet olarak bizlere bıraktığı eserleri üzerinde kafamıza göre oynamalar yapmak kelimenin tam anlamıyla bir “hıyanet”tir ve bu hıyaneti kim ne maksatla işlemiş olursa olsun, bunu mazur görmek ve göstermek mümkün değildir…Yine benzeri bir tahrif, İmam el-Eş’ârî’nin “el-İbâne”sinde yapılmıştır. Bu eserin dört ayrı yazma nüshası karşılaştırılarak yapılan Dâru’l-Ensâra baskısında Allahü Teâlâ’nın Arş’a istivası meselesinde tenzih akidesine tam anlamıyla uygun tarzdaki bir paragraf, diğer baskılarda görülmemektedir.”

Ibn Teymiyyenin talebesi Ibn Kayyim “Ruh”adli eserini teymiyyenin talebesi olmadan önce mi yazmistir?

Plaats een reactie

Bazilarina Ibn Teymiyyenin talebesinin yazmis oldugu Ruh adli eseri biraz dokundugu icin,kendi itikatlerine aykiri oldugundan dolayi, soyle bir sallama iddia ortaya atiyorlar: Bu kitabi talebesi olmadan once yazmistir:) Bakalim oylemi..

Ibn kayyim kitabini 46. sayfasinda soyle diyor:

Birçok insanın bana anlattığına göre, İbni Teymiyye karşıtı birçok kişi, ölümünden sonra onu rüyasında görüp feraiz ve başka konularda sorular sormuşlar. İbn Teymiyye onlara doğru cevaplar vermiştir. Velhasıl, bu gerçeği sadece ruhları hükümlerini ve durumlarını bilmeyen insanlar kabul etmezler. Başarı Allah’tandır.

TALEBESI OLMADAN ONCE YAZMIS? AMA TEYMIYYENIN ÖLÜMUNDEN SONRAKI OLAYDAN BAHSETMEKTE…??!!?!

İki kişiye taraftarlari musallat olmuştur: Cafer ibni Muhammed ve Ahmet ibn-i Hanbel

Plaats een reactie

İki kişiye taraftarlari musallat olmuştur: Cafer ibni Muhammed ve Ahmet ibn-i Hanbel

İmam ibni Asakir Tabyin’de İmam ibni Şahin el-Hanbeli’den rivayet eder (ö.385)
“ Doğru yolda olan iki kişiye sapık insanlar musallat olmuştur: Cafer ibni Muhammed ve Ahmet ibn-i Hanbel. (Sekka, 164-165)

İbni Salah demiştir ki (ö.643 ):
İki imam kendileri doğru olmalarına rağmen sapık insanlar onlara musallar olmuştur. Ahmet ibni Hanbel mücessime tarafından, Cafer-i Sadık ise Şiiler/Rafiziler tarafından. (şeyh tacuddin kitabı Kaide sayfa 43 ve tabakat el şafi el-kübra’dan (2:17) alınmıştır. )

İbni Hacer el- Heytemi’ye soruldu:

İmam Ahmad İbni Hanbelin inancı şimdiki Hambelilerle aynı mıydı?

“ ehli sünnet imamı olan Ahmet ibni Hanbel (rahimullah) ’in, mezhebine göre (Allah subhanhu ve Teala – Allah subhanehu ve teala ona yüksek makamlar nasip etsin, onu ve bizi lütfuyla muamele etsin ve en yüksek olan Firdevs cennetine koysun: onun mezhebi ehli sünneti kesin bir şekilde doğrulayıcı ve ehli sünnetle tam bir uyum içerisindedir. Ahmed ibni Hanbel’in görüşü bu zalim ve muhalif kişilerin O’na atfettikleri düşüncelerden Allah (saubhanehü ve Teala)’nın beri(uzak ve büyük) olduğu inancını içerir. Allah subhane ve Teala yönlerden,hisselerden,madde olmaktan ve benzeri kusur(ifade eden) niteliklerden munezzehtir.

İşin aslı Allah u Teala mutlak mükemmelliğine ters düşen bütün atıflardan uzaktır;
ve bütun bu seyler cahiller arasinda dolasiyor ve yayiliyor sanki bu buyuk muctehid imam soylemis gibi, bu ise iftiradir . Bu imam Allah subhane ve Tealanin yon ve benzeri niteliklerini aciklayan bir iddia asla etmemisdir bu dupeduz yalandir. Allah bütün bu söylenen şeylerden temiz olan bu imama bu iftiraları atanlara azap etsin.

Bütün bu konular İmam Ahmet’in ekolüne dahil olan üstad İmam Ebul Ferec ibni Cevzi tarafından açıklanır. İmam Ahmet’in ismini bu iftiracılardan temizler ve açık delillerle iftiracıların yalanlarını ortaya çıkarır.

Ve i ibni Teymiyye, onun öğrencisi olan ibni kayyım el Cevziye ve öbürlerinin yazılarından da kaçının:
İbni Teymiye Rabbinin yolunu kendi şehvet ve arzuları için kullanan bir adamdır. Allah onu ilmine ragmen yoldan saptirmiş, kalbini ve duymasını mühürlemiş, görüşüne(bakışına) perde indirmiştir; Allah’ın azdırdığı kişiye kim hidayet verebilir ki?
Neden o degil de,bu sapkinlar gecmiste seriat tarafindan belirlenmis (belli) kaidelere(sınırlara) karsi geldiler ve onlari cignediler? hala onlar kendilerinin hidayet olunmus birileri olduklarini hayal(zann) ediyorlar, yüce Rabbinin onlara yol gösterdiğine inanırlardı fakat öyle değildi. Aslında onlar en iğrenç ve yanlış yolda idiler. Ve onlar sapıklar tarafından takip edildiler, büyük bir kayba uğradılar. Allah onları takip edenleri alçaltsın ve yeryüzünü onlardan temizlesin.
( Fetva Hadisleri, imam ibni hacer el heytemi el mekki # 211)

Bu yazıyla alakalı olan linkler:

http://islamkalesi.wordpress.com/2012/06/24/ebu-yalanin-hanbeli-taifesinin-uzerine-sicmasi/

http://islamkalesi.wordpress.com/2012/06/24/ahmed-b-hanbel-in-mezhebinde-olmayan-seylerinmezhebine-sokulmasi/

Kevseri’ye atılan iftiralar!!(1)

Plaats een reactie


Hainlerin nasil iftira attiklarini,Osman Akyildiz(allah ondan razi olsun) yazmis oldugu bir yazi sayesinde, görecez insallah!! yaziyi bölerek kaynaklarin(kitaptaki sayfalar) resimleriyle birlikte paylasacaz!

1.Bölüm!

Bazı internet sitelerinde meydanı boş gören cühelâ takımı asrımızın büyük âlimi Muhammed Zahid el-Kevserî rahimehullah’a iftiralar atan yazılar neşrediyorlar. Bu müfteriler iftirala

rını desteklemek için kaynak göstermekten de çekinmiyorlar. “Ne de olsa kimse gidip kaynaklara bakmaz” diye düşünen müfteriler, bakalım yalan ve iftiraları açığa çıkınca ne yapacaklar? İmam Kevserî’nin yerle bir ettiği son asırdaki mücessime ve müşebbihe artıkları, günümüzde mevcut cehalet ortamından faydalanarak, insanları Kevseri’nin eserlerinden uzak tutmak maksadıyla işbu iftiraları atmaktadırlar. Çünkü Kevseri’nin eserleri çağdaş Mücessime fırkasını son derece rahatsız edici, susturucu ve müdellel bir mahiyete sahiptirler. Önce Arab dünyasından Kevseri’ye dair yazılmış iftira dolu bir yazı, Türkiye’deki Mücessime fırkası mensuplarınca tercüme edilmiş ve birtakım sitelerde neşredilmiştir,[1] bundan sonra da çeşitli internet sitelerinde dolaşır olmuştur. İşte bir internet sitesinde yayınlanan bir yazı ve attığı iftiralara cevaplarımız:

İmam Kevseri Büyük Sahâbî Enes İbnü Malik’e ‘Bunak’ mı Dedi???

Müfterî: “Zahid el-Kevseri’nin Makâlâtında sahabe hakkında söylediği sözler ile başlayalım mı? El-Kevseri, Peygamber sav’in sahabelerine dil uzatan, hakaret eden birisidir; büyük sahabi Enes İbni Malik (ra)’e “bunak” diyor. Büyük sahabi Enes’in fıkıh bilmediğini, fakih olmadığını iddia ediyor (et-Te’nib, s.117; et-Terhib, s.332)”
“Enes, en çok hadis rivayet eden sahabelerdendir. En alim ve en fakih olan sahabelerdendir. Bütün ümmet bunda ittifak etmistir. Oysa Kevseri kalkmış Enes’e “bunak” diyor, “fakih değildi” diyor. Selef imamları da der ki; eğer sahabelere dil uzatan birini görürseniz bilin ki, o, bid’at ehlidir, sapıktır. Allah Rasulü de (s.a.v), sahabelere dil uzatanlara la’net etmiştir.

CEVÂB:

“Bunak” ne demektir? [“BUNAMAK: Çağatay (lehçesi) –lâzim- bön, yani şaşkın ve sersem olmak. Bunamak; ihtiyarlayıp, ma’tûh (aklı kıt) ve fertût (Bunak’ın Fârîsîcesi) olmak, ateh (akıl noksanlığı) getirmek, fersûdeleşmek (eskimek, aşınmak, yıpranmak, Lüğat-i Nâcî) ”Hüseyin Kâzım Kadri Bey, Türk Lüğatı:2/800]
Enes radıyallahu anhu’ya “bunak” diyene de, İmam Kevserî’ye bu iftirayı atana da Allah celle celâlühû adaletiyle muâmele etsin. Meydanı boş bulunca nasıl da Kevserî’ye iftira atıyorsunuz. Siz hitâb ettiğiniz câhil kitlenin verilen kaynakları okuyamayacağını, ufak tefek okuyanların da maslahat icabı iftiraya sessiz kalacağını nasılsa biliyorsunuz. Ama biz belki iyi niyetli birinin işine yarar maksadıyla o kaynakların basılmış halini ve bir kısmını tercümeleriyle vereceğiz:
Kevseri, Te’nîb (s.117)’de şöyle diyor:
“Enes yaşlılığı zamanında rıdh’ı/belli olan paydan başka bir mal vermeyi rivâyet etmekte tek kalmıştır. Nitekim O, Katade rivâyetinde deve sidiklerini içme rivayetinde ve Uranilerin cezalandırılması hikayesini rivâyet etmekte tek kalmıştı. Ebû Hanîfe’nin görüşünden biri de Sahabe âdil (Allah celle celâlühû’dan korkan, dindar ve yalan söylemeyen) kimseler ise de okur-yazar olmamaktan kaynaklanan zabtı az olmak ve yaşlılık gibi şeylerden masum değillerdir. Rivâyetlerin çelişmesi halinde, yanılmış olmak zan mahallinden uzak kalmak için, Sahabe’nin fakih olanının rivâyeti fakih olmayanının rivayetine, yaşlı olmayanın rivayeti de yaşlı olanın rivayetine, tercîh edilir.” (Bkz. Resim 1(soldaki resim))

Kevserî, et-Terhîb, s.332’de de Yemânî’nin et-Tenkîl’inde “Kevseri Enes radıyallahu anhu’ya ve Hişâm İbni Urveye tanetmekle haddi aştı.. Hatta O’na yalan isnad etti.” şeklindeki sözü münasebetiyle şöyle diyor:
“Bu sözü, Onun/Yemânî’nin, yolunda olduğu da’vâda en açık iftirâları söylemekten (bile) kaçınmayacağının en açık delillerindendir. Çünki bu, iki tarafıyla da diğer iftirâları gibi apaçık bir batıldır. Zîrâ benim Enes radıyallahu anhu hakkında en çok yaptığım, Ebû Hanîfe’nin mezhebinin O’nun rivayetlerinden bazılarını seçmek olduğunu nakletmektir. Bu da ilim sahiblerinin kitablarında meşhûrdur. Bunda Enes’e bir ilişme yoktur. Yaşın büyük olması yaşayacak olanlar için kaçınılamayacak bir husustur. Yaşlılık, kişinin hafızasını gençlik zamanında olduğu gibi bırakmasa da Allahın nimetlerindendir…” (Bkz. Resim-2(sagdaki resim))
Bu sözlerden ‘bunak’ sözünü anlayabilmek için harbi bunak veya hâin bir iftirâcı olmak gerekmez mi?
Evet, biz dahî, Enes ve Ebû Hureyre de dâhil olmak üzere Sa hâbeye dil uzatan alçakların bid’at çı ve mel’ûn olduğuna inanıyor, ilâ ve olarak da Allahın laneti onların ve yalancı iftirâcıların üzerine olsun, diyoruz. Aynı zamanda kasıdlı olarak Mü’minleri kandıranlara da.

İmam Eş’ariye isnad edilen iftiralar!

Plaats een reactie

Mütezile, Mücessime ve diğer bazı taifeler, Ebu’l-Hasan el-Eş’arı’ye iftira edip kendisi onlardan uzak olan fikirleri ona isnad etmişlerdir. Ustaz Ebu’l-Kasım el-Kuseyri<< sıkâyetu Ehli’s-Sünne Mana’Lehum mine’l-Mihne>> adli eserinde Eş’arı’yı müdafaa ederek bid’atçıların ona isnad eyledikleri şeylerden uzak tutmuştur. Bunların hepsi, Şubki’nin<<Tabakat>> adli eserinde yazılıdır. Hafız Ebu Bekir el-Beyh

aki de vezir Amidu’l-Kendiriye yazzdiği kitabında Ebu Hasan el-Eş’arı’yı müdafaa etmiş ve bu müdafaası yine Şubki’nin <<Tabakat>>ında zikredilmiştir.

Eş’arı ondan beri olduğu halde onu<<Safvan b. Cehm’in arkadaşıdır>> diye iddia edenlerden birisi de İbn Hazm’dir ki, bu konuyu eseri olan << El-Milel ve’n-Nihal>> de yazmıştır. Şubki, şöyle der:

İşte bu İbn Hazm başkasına dil uzatmakta cesaretlidir. Sırf kendi zannina göre tahkik etmeden başkasından bir şeyler nakleder. Bu kitabındaki sözleriyle, İslam alimlerine hücum etmiştir.

Eseri olan<< El-Milel ve’n-Nihal>> kitabı, kitapların en kötüsüdür. Onda, Ehli sünneti tahkir ettiği, onlardan rivayetleri sabit olmayan zayıf kavilleri kendilerine isnad eylediği ve söyledikleri sözleriyle onları kötülediği için, arkadaşlarımız öna uymaktan halkı men ettiler. Kitabında ehli sünnetin şeyi olan ebu’l hasan el esarı’nın şerefini küçültmüş, bir çok yerinde de onu tekfir etmeye az kalmıştır. İtikadında, esarı bir bidatçından başka bir kimse olmayıp bir çok yerde bidatçılığı ona açıkça isnad etmsitir. Kitaplarda yaptığım sıkı araştırmalara göre, İbn Hazm, Ebu’l Hasan el-Esarıyı yeterince tanıyamamış ve itikadi hakkında sahih bir nakil kendisine ulaşmamıştır.

Ancak, esariye iftira eden birçok kimselerin sözlerini ısıtıp inanmıştır. Hatta bununla da yetinmeyip onu ayıplamıştır. Bundan ve daha başka sebeplerden dolayı Ebu’l-Velid el-Bacı ve daha başka alimler, İbn Hazm’a çatıp beldesinden çıkarılmasına sebeb olmuşlardır. Halk tarafından, yazdığı kitaplarlar yakılmış ve hakkında yapılan hadiseler meşhur olarak kitaplara geçmmıştır. Burada Şubki’nin ibaresi sona erdi.

bende şunu derim ki:

Ebu’l hasan el-Eş’arı’nın hakkında İbn Hazm ile arkadaşlarının dedikleri sözler etkisiz olup, kaya parçasını parçalamak için başını kayaya vuran kimselere benzerler. Şüphesiz, İbn Hazm, Eş’ariden başka İslam alimlerine de dil uzatmıştır.

İşte bu nedenle Endülüs’ün zahidi Ebu’l-Abbas İbnu’l-Arif<< Haccac’ın kılıcı ile İbn Hazm’in dili, bu ümmetin zararı için öz iki kardeştirler>> demiştir.

İbn Hazm mütereddit, çürük akidelinin birisidir. Mütezile’nin Allah’ın sıfatları olmadığı akidelerine muvafakat ediyor. İslam akidesi hakkında ki itikadında birçok hatalar vardır. En çirkin ve faşid inancalarından biriş<< El-Milel ve’n-Nihal>> eserindeki, Allahü Teala’nın kendine çocuk edinmesi caiz olduğu tabiridir. Ve bu görüşüne Allahü Telaanın Kurani Kerimdeki<< eğer Allah(bilfarz) bir evlat edinmek isteseydi elbet yaratacağından dilediğini seçecekti>> mealindeki ayeti getirmiştir. Şeriat’ın füruiyatındaki hatalara gelince, sayılmıyacak kadar çoktur.

Kendisine aldananlara hayret veren<<muhalla>> adli kitabı mezkur hatalarla doludur. Mağrıb alimleri, adı geçen kitabı ve diğer kitaplarını tenkid ederek arapçal olan<<Muhalla>>(Süslenen) kitabın üzerine bir nokta koyup<<boşanan<< manasına gelmiştir. Muhammed b. Zerkünel Ensari el-İşbili’nin <<El-Muhalla firreddi ale’l-Muhalla)) diye bir reddiye yazmış olması, eserin hatalı olduğuna dair bir şahittir. Ebu’l-Velid el-Bacı’nın de, onu delillerle susturması, özellikle Mağrıp uleması ve genel olarak da doğu uleması nezdinde itibarını düşürdü.

[Ebu Hamid bin Merzuk, Bera’atü’l-Eş’ariyyîn, sayfa 95-96]

Osman Ibn abdullah(ra)”MUHAMMED BİN ABDÜLVEHHAB ARİDİN TAĞUTUDUR”—VEHHABİ TAHRİFİ…!

Plaats een reactie


Zamanında Bahreyn kadısı olan Hanbeli alimi Osman bin Abdillah bin Cami (v. 1240 h/1815 m), diğer bir Hanbeli alimi İbn Belbanın “Ehsarul Muhtasarat” adlı kitabına yazdığı “El Fevaidul Muntahabat” adlı şerhinde, Muhammed bin Abdül Vehhab hakkinda diyor ki:

فحينئذٍ تبيَّن لك فسادُ ما ذهَب إليه طاغيةُ العارضِ ابنُ عبدِ الوهابِ مِن نْهيِه عن رفْعِ اليدينِ بالدعاءِ بعد الفراغِ مِن الأذ

كارِ الواردةِ

“… Böylelikle, Arid bölgesinin tağutu olan (Muhammed) İbn Abdul Vehhabın, varid zikrleri etdikden sonra, dua ederken elleri kaldırmağı yasak etmesi görüşünün fasid olduğu sana açik oldu.”

Kaynak: Osman Ez Zubeyri: El Fevaidul Muntahabat:cilt 1/sayfa 207
Muessesetur Risale yayinevi

Arid, Necd bölgesinin bir kısmına verilen addır. Muhammed bin Abdil Vehhabı Aridin tağutu adlandıran Osman Ez Zubeyri, büyük Hanbeli alimi İbn Feyruzun yetişdirmesidir. İbn Feyruz, İbn Teymiyye hayranı olmasına bakmayarak onların harici görüşlerine karşi yazdığı reddiyeler sebebiyle, Muhammed bin Abdil Vehhab onu şahsen tekfir etmiş ve defalarla vehhabiler tarafindan suikasta maruz kalmışdır. Bu hadiseni hanbelilerin kendi kitablarında özellikle “Es Suhubul Vabile” adlı tercümeyi hal kitapında okumak mümkündür.

Bir şeyi de kaydetmekde fayda var ki, kitabın bahsedilen sayfasi tahrif edilerek, “Aridin tağutu” ifadesinin yerine noktalar koyulmuştur. Fakat, kitabın mukaddimesinde o sayfada o ifadenin olduğu bildiriliyor

ŞEYH ABDULKADIR GEYLANİNİN(R.A) “El-Gunye li-talibi tarikil-hak” KİTABİNİ TAHRİFI

Plaats een reactie

Değerli okuyucularimiz vehhabiler yine bir tahrifle ehli sünnete darbe indirmeye çalişmaktadirlar.Biz onlarin yaptiği tahrifleri belgeleriyle sizinle paylaşmaya devam ediyoruz.Gördüyünüz soldaki resim Şeyh Abdülkadir Geylani hazretlerinin “El-Gunye li-talibi tarikil-hak” adli kitabinin (ehli sünnet neşriyyati Tamir Insaniyat neşriyyati tarafindan pakistanda) neşr olunmuş kitabidir.kitabin 392 ci sayfasinda Abdülkadir Ceylani Hazretleri Teravih namazini 20 rekat olarak bildiriyor.
sağdaki resim ise Mektebi seudiyye adli vehhabi neşriyyati tarafindan pakistanda neşr edilmiş “El-Gunye li-talibi tarikil-hak” kitabidir.Kitabin 591 ci sayfasinda teravih namazi 11 rekat olarak(8+3(vitirde dahil olmakla)) gösterilmektedir..Kitaplari tahrif ederek kendi sapik fikirlerini yaymağa çalişan vehhabiler kendi iç yüzlerini göstermekte devam ediyorlar..konumuzu bir hadisle bitirelim,Peygamber efendimiz, teravihi, 8, 12 ve 20 rekat olarak da kılmıştır. İbni Abbas hazretleri bildiriyor ki, Resulullah, yatsıdan sonra, vitirden önce, 20 rekat namaz kıldıktan sonra, (Ramazanda 20 rekat teravih namazı kılanın, yirmi bin günahı affolur) buyurdu. (İ.E. Şeybe)
Teravihin yirmi rekat olduğuna inanmayanın sapık olduğu (Nur-ül-izah) şerhinde de yazılıdır.

Ebu Ya’la’nin Hanbeli taifesinin üzerine sıçması!!

Plaats een reactie


Hafiz Ibnü’l Esir’in < El-Kamil> adli eserinin Hicri 429 yılında vaki olan hadisler bahsindeki açıklaması:
Bu tarihde Ebu Ya’la(yukardaki ikinci cümledeki geçen alim)’nin kitabında Allahın sıfatlarından bahsederken kendisinin, Allah’ın cisim olduğunu itikat ettiği anlaşıldığı için, Bağdat alimleri onu inkar ettiler. Zahid olan Ebu’l-Hasanu’l-Kazvini, Bağdat’taki Mansur camii’ne gelerek bu kitabın konusu hakkında bir açıklama yaptı. Allah, zalimlerin uydurdukları sözlerinden çok uzaktır.

Hicri 458 yılında, vaki olan hadiseler bahsinde bu hususta şöyle der:

Ebu Ya’la oldu. O, Allah’ın sıfatları hakkında <Kitabu’s-Sıfat> adli kitabı telif etmiş; içine acayib görüşler almıştı. Kitabın çeşitli bablarında yaptığı tertib(ve açıklamalar) tecsime(Allah’a) cisim isnat etmesine) delalet ederki, Allah, dediği o sözlerden uzaktır.

İbn Temimi el-Hanbeli, der ki:

-Ebu Ya’la el-Ferra, Hanbeli taifesinin üzerine öyle bir sıçmış ki onu şu bile temizliyemez!

[Ebu Hamid bin Merzuk,Bera’atü’l-Eş’ariyyin,sh.42]

Ahmed b. Hanbel ‘in mezhebinde olmayan şeylerin,mezhebine sokulması!!

Plaats een reactie


Ibnü’l-Cevzi’nin 1345 H. yilinda Et-Terraki matbaasinda basilan <Def-u Şübhetü’t-Tesbih> adli eserindeki acik ibaresi:

Bazı arkadaşlarımızın Usulü’d Din(Akaid) meselelerine yaramayacak şeyleri konuştuklarını gördüm. Ebu Abdullah b. Hamid ile arkadaşı kadı Ebu Ya’la ve İbnu’z- Zaguni bu konuda eserler yazmış, yazdıkları kitaplar dolaysiyle de Hanbeli mezhebini lekelemişlerdir. Onların bu eserlerinde avam seviyesine indiklerini gördüm. Yani ayet ve hadislerde bahsi geçen Allahın sıfatlarına zahire göre mana verdiler…

Bunlar aklın kabul etmediği sözleriyle avam tabakasını ikna etmeye çalışıyorlar. Ayet ve hadislerde geçen Allahın isim ve sıfatlarını, ne akla ne de nakle dayanan hiçbir ciddi delilleri olmadığı halde,zahire göre bunlar, Allahın sıfatlarıdır diye mana verip, tefsir ederek bidat  isimlerle o sıfatları adlandırıyorlar. Zahiri manalarını reddedip, Allaha vacip olan manaları isbat eden naslara, Allaha hadislik(sonradan olma) sıfat ve manaları icabeden zahir manalarının iptaline iltifat etmediler. O zahiri manalar, Allahın sıfat-ı fiiliyesi olduklarına kanaat etmeyerek ta ki sıfat-ı zatıyesidir dediler…..

Bununla beraber, kendileri güya bir şeyi Allaha benzetmekten veya benzetmeyi Allaha izafe etmekten kaçınıyorlar. Biz ehl-İ sünnet taifesindeniz diyorlar. Halbuki söyledikeri sözleri, açıkça teşbihtir(Allahı kainata benzetmektir) Bir kısım CAHİLLER de onların bu inançlarına uymuşlar. Hem onlara, hem imamlarına nasihat ederek derim ki:
Arkadaşlarım! Güya siz rivayetler için nakil sahibi olup Ahmed bin Hanbel’in tabilerisiniz. Büyük imamımız Ahmed bin Hanbel(Allah ona rahmet eylesin!) zamanının halifesi tarafından kamçılandığı halde, Kuran mahluk olup olmadığı hakkındaki inancı kendisine sorulunca, mahluk veya hadistir demedi. <dinde yeri olmiyan bir şeye nasıl hüküm vereceğim?> diyordu. Öyle ise mezhebinde olmayan bir şeyi icad etmekten sakının!……

Eğer sizler hadisi şerifleri (ve ayetleri) kabul edip manalarından konuşmayıp suküt ediyoruz demiş olsaydınız ,hiç kimse size itirazda bulunamaz ,inkar edemezdi.Fakat böyle hadisleri zahirine hamletmeniz çirkindir.Bu salih Selef Alim (Ahmed b. Hanbel) ‘in mezhebinde olmayan şeyi,mezhebine sokmayın! Mezhebine öyle çirkin ,ayıp şeyleri giydirdiniz ki herhangi bir Hanbeli ,kim olursa olsun (sizin yüzünüzden) Mücessimedir denilmektedir…..

[Ebu Hamid bin Merzuk,Bera’atü’l-Eş’ariyyin,sh.42-45]

Older Entries