Amellerin ölüye arz edilmesi (Ibn Teymiyye)

Plaats een reactie

İbni Teymiye’ye “Hayatta olanların ölüleri ziyaret ettikleri zaman bu ziyaretten haberleri olur da ziyaret edenlerin akraba olup olmadığını bilebilirler mi?” diye sorulduğunda cevaben şöyle demiştir:

“Hamd Allah’a mahsustur. Evet, rivayetler hayattakilerin amellerinin ölen kişilere arz edildiği ve onlardan haberdar  olduklarına delalet etmektedir.

İbni Mübarek’in Ebu Eyyüb el-Ensari’den yaptığı şu rivayette olduğu gibi: “Bir müminin ruhu kabz olunduğunda onu Allah’ın rahme…te nail olmuş şefkatli bir takım kulları, adeta müjde veren birinin hali gibi karşılayıp, onun halini hatırını sorarlar. Biri diğerlerine şöyle der: “Kardeşinizle ilgilenip ferahlamasına ve sıkıntılannın giderilmesine yardımcı olun, zira o şiddetli bir sıkıntıda idi” derler. Ravi şöyle devam eder: “Sonra onlar gelenleri karşılayıp hatırlarını  sorar ve: “falan adama ne oldu? falan kadına ne oldu? Evlendi  mi? . . .” gibi sorular sorarlar.” Ölü bir kimsenin, kendisine selam veren ve ziyarette bulunanlan tanıması ile alakalı İbni Abbas -radiallahu anh-‘dan naklen Allah Resulü -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur: “Kim bir mümin kardeşinin kabrine uğrar ve ona selam verirse onu tanır ve selamını alır. ”

İbni Mübarek demiştir ki: “Bu Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem’ den sabit olmuş bir rivayettir, “Ahkam ” sahibi Abdulhak, bu hadisi ‘Sahih ‘ kabul etmiştir.”

[İbni Teymiye, “Mecmu’ul-Fetava ” 24/331]

Ölülerin işitmesi

Plaats een reactie

Hanbeli alimlerinden Zeynuddin İbn Recep(736-795 h/1335-1393 m) Ehli Sünnet alimlerinin ekserisinin görüşünün ölülerin duyduğu yönünde olduğunu şöyle söylüyor:

وقد وافقَ عائشةَ على نفْيِ سَماعِ الموْتى كلامَ الأحياءِ طائفةٌ مِن العلماءِ , ورجَّحه القاضي أبو يَعْلى مِن أصحابِنا في كتابِ الجامعِ الكبيرِ له
واحتجّوا بما احتجَّتْ به عائشةُ , وبأنه يجوز أن يكونَ ذلك مُعْجِزةً مُختَصّةً بالنبي صلى الله عليه و سلم دونَ غيرِه ,وهو سَماعُ الموتى كلامَه
وفي صحيحِ البخاري قال قتادةُ : أحياهم اللهُ تعالى يعني أهلَ القَلِيبِ حتى أسمعَهم قوْلَه توْبيخًا وتصغيرًا ونَقْمةً وحَسْرةً ونَدَمًا
وذهَب طوائفُ مِن أهلِ العلمِ – وهم الأكثرونَ – , وهو اختيارُ الطبري وغيْرِه , وكذلك ذكَره ابنُ قُتيْبة وغيرُه مِن العلماءِ , وهؤلاء يحتجُّون بحديثِ القَلِيبِ

“Alimlerden bir grup “ölülerin dirilerin sözlerini duymadığı” mevzusunda Aişeye – Allah ondan razı olsun – uygun görüş bildirmişler (yani ölülər duymaz demişler).
Bu görüşü ashabımızdan(Hanbelilerden) Kadı Ebu Yala kendisinin “El Camiul Kebir” kitabında tercih etmişdir.
Bu görüşdeki alimler Aişenin – Allah ondan razı olsun – getirdiği delili getirmişler.Aynı zamanda bunun – ölülerin onun konuşduğunu duymasının- sadece Nebiye- sallallahu aleyhi ve sellem– mahsus bir mücize olmasının caizliğine istidlal etmişler.
Buharinin sahihinde Katade şöyle diyor: Yüce Allah onları – yani Kalib kuyusuna atılanları – diriltdi ki, böylece sözünü onlara kınama, alçaltma, kısas, gam güsse ve pişmanlıq için duyursun.

(Ölülerin duyacağını söyleyen) İlim ehlinden diğer bir grup – bunu söyleyen alimlerin ekserini oluşturuyor, Aynı zamanda bu İmam Taberinin ve diğerlerinin seçdiği, İbn Kuteybə ve diğer alimlerin zikr etdiği görüşdür – kendi görüşlerine delil olarak “Lalib kuyusuna atılanlar” hakkında hadisi hüccet olarak ireli sürmüşlerdir…”

Kaynak: İbn Recep: Ehvalul Kubur ve Ehvalu Ehlihe ilen Nuşur: 133

Ibn Kayyim; Kuran okumanin sevabı ölüye ulaşır

Plaats een reactie

Eğer denilirse ki: “Bu anlattıklarınız selef âlimlerinde görülmemekte. Hayra çok düşkün olmalarına rağmen, kimse Kur’ân okumakla ilgili bir şey nakletmemiştir. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem de, onlara bunu anlatmamıştır. Onları duâya, istiğfara, sadakaya hac ve oruca teşvik etmiştir.

Kur’ân okumanın sevabı da, ölülere ulaşacak olsaydı, Hazreti Pey-gamber bunu onlara anlatır, onlar da böyle yaparlardı. Cevabımız şudur:

İbnü’l-Kayyim: “Bu iddiaların sahipleri, hac, oruç, duâ ve istiğfar sevaplarının ölülere ulaşacağını itiraf ediyorlarsa, onlara denir ki:

“Ne se-beple Kur’ân sevabının ölüye ulaşacağını reddederken, bu amellerin sevaplarının ulaşacağını kabul ediyorsunuz? Bu, benzer şeyler arasında ayırımı yapmaktan başka ne olabilir?
Yok, eğer bu amellerin sevaplarının ölülere ulaşacağını itiraf etmiyorlarsa, ki bu olmaz, bu, Kitap, Sünnet, icma ve şer’i prensiplerle sabit olmuştur.

Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, Allah (Celle Celâluhû)’dan başka kimsenin bilmediği kalbin niyeti ve yemeyi içmeyi terk etmekten ibaret olan orucun sevabının, ölüye ulaşacağını bildirmiştir. Aynı şekilde Kur’ân okumanın sevabı da, dil tarafından okunmasından, kulağın duymasından ve gözün görmesinden dolayı ölüye ulaşır, değildir.

Konuyu biraz açarsak, oruç mahza bir niyetten ve nefsi, yiyecek ve içeceklerden engellemekten ibarettir. Yüce Allah (Celle Celâluhû), bunun sevabını ölüye ulaştırdığı halde amel ve niyetten ibaret olan Kur’ân okumanın sevabını niye ulaştırmasın? Haddi zatında, Kur’ân okumakta, niyete bile gerek yoktur. O halde orucun sevabının ölüye ulaşması, diğer amellerin de ulaşacağını tenbih etmektedir.
Mücerred niyetten ve imsaktan (yemek, içmek, aile ilişkisi gibi orucu bozan şeylerden uzak durmaktan) ibaret olan orucun sevabının ulaşmasıyla, Kur’ân okumak ve zikir çekmenin sevaplarının ulaşması arasında ne fark vardır?!

Aynı zamanda, selef böyle birşey yapmamıştır, diyen bir kimse de, bilmediği bir konuda konuşuyordur. Bu ise, bilmediği şeyin nefyine şehadet eder.

Meselenin sırrı şudur: Sevap, amel eden kişinin mülküdür. Gönül rızasıyla Müslüman kardeşine bağışlayınca, Allah (Celle Celâluhû) sevabı bu kişiye ulaştırır.

Öyleyse, Kur’ân okuma sevabını diğer sevaplardan ayırıp, ulaşmaz demenin geçerliliği nedir? Halbu ki, inkârcılar da içinde olmak üzere çeşitli asırlarda birçok beldelerde insanlar böyle amel etmişlerdir, ulemâdan HIÇ KIMSE de buna karşı olmamıştır.

[İbnü’l-Kayyim el-Cevziyye, Kitabu’r-Ruh, s. 190, İz Yayıncılık.]

Peygamberimizin (sallallahu aleyhi vesellem) bizden haberdar olup işitmesi..

Plaats een reactie

Peygamber efendimiz(sallallahu aleyhi vesellem)ümmetinin amellerinden haberderdir. Onların iyi bir amel işlediğini gördüğünde sevinir ve kötü amel işlediklerini gördüğünde ise onlara dua eder.
[Imam Şevkani- Neyl el-Evtar]

Yapılan ameller Peygamber efendimize(sallallahu aleyhivesellem) sunulur. Bu sebebten dolayi insanlar yaptıkları kötü amellerden dolayı utanmaları gerekir.
[Ibn Receb-Latif-ul-Mahrif, sayfa 91]

Peygamber efendimiz(sallallahu aleyhi vesellem) dedi ki: Bana selam gönderin, fakat Cuma günü daha fazla gönderin. Selam okuduğunuz anda, nerede olursanız olun, sizin sesiniz bana ulaşır. Bazı sahabeler sordular, “vefatınızdan sonradamı?” Peygamber efendimiz(sallallahu aleyhivesellem) cevaben: Allah Teala topraga cesedimi çürütmesini haram kildi.
[Ibn Kayyim- Celaul Efham sayfa 145]

vehhabilere reddiye kitabi !!

Plaats een reactie


Medine’de daha önce çıkan Selefiler ve Tasavvufçuların Görüşleri adlı eserimize reddiyye yazıldığını öğrendik. Ama Selefiler ve Vehhabilere Rediyye isimli kitap çıkmış oldu bir kere. Bu sefer eski kitaba yazılan rediyyeye karşı ce­vap vermedurumu oluştu. 378 sayfalık Selefiler ve Tasavvufçuların Görüş­leri adlı eski eserimize yazılan 188 sayfalık rediyyede karşı tarafın haklı olduğu bazı yerlerdeki hatalarımızı düzelttik. Bu arada bize yazılan rediyyedeki eksik ve yanlış verilen bilgilerin doğrularını Selefilik Adı Altın­daki Görüşlere Selefice Cevaplar adlı 800 sayfalık yeni kitapta cevap vererek sizlere sunduk. Umarız, onlar da hatalarını görüp düzeltirler.

Hüseyin Avni Hocaefendi rediyyedeki tevessül konusu ve o konudaki hadislere yapılan itirazlara Mahmud Saîd el-Memduh un eserinden tercüme ve kendi bilgilerini birleştirerek tek tek cevaplar vermiş ve Türkiye’­deki eserlerde olmayan bu bilgileri bizlere kazandırmıştır.

Özellikle bu kitaptaki 2’nci 4’nci 5’nci ve 6’inci Hadislerin her iki tarafa göre tahriç ve değerlen­dirmelerine, itirazlara ve o itirazlara verilen cevaplara bakıldığında, bu eserin Türkiye’de bir ilk olduğunu kaynak özelliği taşıdığını göreceksiniz.

Biz üzerimize düşeni yapmaya çalıştık. Şimdi sıra sizlerde etrafınızda, internet ortamında eksik bilgi ve şüphelerinden dolayı Müslümanları tekfir eden Müslüman kardeşlerimize doğruları anlatıp, onların şüphelerini giderip tekfirden kurtararak Müslümanlar arasında oluşması gereken birliğe faydalı olmanızı bekliyorum.

Yasin Yayınevi Sipariş Hattı: 0212 534 04 34 – www.yasinyayinevi.comwww.kitapkalbi.com Kargo ile eve Teslim.

Insan ölünce ruhu değişmez!

Plaats een reactie

(Hadîkat-ün-nediyye) kitâbının ikiyüzdoksanıncı sahîfesinde diyor ki: (Mü’minler, uykuda iken olduğu gibi, öldükden sonra da mü’mindir. Peygamberler de, uykuda iken olduğu gibi, öldükden sonra da Peygamberdirler. Çünki, mü’min olan ve Peygamber olan, rûhdur. İnsan ölünce, rûhu değişmez.

Böyle olduğu imâm-ı Abdüllah Nesefînin (Umdet-ül akâid) kitâbında yazılıdır

PEYGAMBERLER MEZARLARINDA DİRİDİRLER…!

Plaats een reactie

Hamd Allaha Salat ve Selam Resulune(s.a.s),Ehli Beytine(a.s) ve Şerefli sahabilerine(r.a) olsun

Sevgili kardeşlerimiz,Vehhabilerin içerisinde saygin şeyhlerinden El Albani “Silsilet el Hadis Sahihah” isimli kitabinda şöyle bir hadise yer vermektedir:

“Enes Bin Malik(r.a) nakletdi ki,Allah Rasülü(s.a.s) dedi:”Peygamberler mezarlarinda diridirler ve ibadet ederler”

(Silsilet el Hadis Sahihah,cilt 2,sayfa 187,hadis numarasi 621,El Marifiln Nesr yayinevi,Riyad)

Peygamberimize(sav) vefatından sonra selam vermek!

Plaats een reactie

“Her kim bana selam verirse Allah ruhumu bedenime iade eder ve muhakkak onun selamı mukabele ederim.”
[Ebû Davud Ebû Hureyre’den nakletmiş, Nevevi “isnadı sahihtir” demiştir]

Abdurrezzak, bu hususta Zeyd bin Eslem’den bir rivayet nakletmektedir: “Ebû Hureyre ve bir arkadaşı bir kabre uğramışlardı. Ebû Hureyre -radıyallâhu anh- arkadaşına: “selam ver” deyince adam: “kabre mi selam vereyim?” diye sormuş, Ebû Hureyre: “eğer kabirdeki seni dünyada bir kere görmüş ise seni şu anda tanır” diye cevap vermişti.
[Abdurrezzak, “Musannef” 3/577]

Abdullah İbni Mesud -radıyallâhu anh-, Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem-’den rivayet eder:
إن لله ملائكة سياحين في الأرض يبلغوني من أمتي السلام

“Allah’ın yeryüzünde ümmetimin bana verdiği selamları bana ulaştıran gezici melekleri vardır.
[Münziri der ki: “Nesai, İbni Hıbban da “Sahih”inde bu rivayeti aktarmıştır.” “et-Tergib ve’t-Terhib” 2/498]

Bezzaz ve Ebû’ş-Şeyh İbni Hıbban’dan rivayeten:
إن الله تبارك وتعالى وكل ملكاً أعطاه أسماء الخلائق فهو قائم على قبري إذا مت، فليس أحد يصلي عليَّ صلاة إلا
قال: يا محمد! صلى عليك فلان ابن فلان قال : فيصلي الرب تبارك وتعالى على ذلك الرجل بكل واحدة عشراً

“Allah -celle celâluhu- bir meleğe tüm mahlûkatın ismini vermiştir. Ben öldüğümde o kabrimin başında duracak, bir kişi bana salâvat getirdiği zaman: “ey Muhammed falan oğlu falan sana salâvat getirdi, Allah -celle celâluhu- da bu adama bire on karşılık ile rahmet etti” diyecektir
[Taberani “Kebir” de benzer bir rivayette bulunmuştur. “et-Tergib ve’t-Terhib” 2/500]

Ebû Hureyre -radıyallâhu anh-, Allah Resulü -sallallahu aleyhi ve sellem-’den rivayet eder:
ما من أحد يسلم عليَّ إلا رد الله عليَّ روحي حتى أردّ عليه السلام

“Bana bir Müslüman selam verdiği zaman Allah benim ruhumu bedenime iade eder ve ben o selamı alırım.
[Ahmed ve Ebu Davud rivayet etmişlerdir. “et-Tergib ve’t-Terhib” 2/499]

Ölüler işitmez diyenlere sevgili imamlari Ibn teymiyyeden cevap!!

Plaats een reactie

“Sen elbette ki ölülere işittiremezsin” (Neml 80) .

Bu ayette ki işitmek, kabul edip tabi olma anlamına gelmektedir. Zira Allah kafiri kendini doğruya davet edeni işitemeyen ölülere ve sesleri işiten ama manalarını anlamayan hayvanlara benzetmektedir. Ölü kimse denileni işitip manayı anlasa bile doğruya davet eden kimseye icabet etmesi ve marufa tabi olup münkerden uzaklaşarak itaat etmesi mümkün olmamaktadır. Dolayısıyla doğruyu anlatmak yanlıştan alı koymak ona fayda vermez. İşte kafir de bu şekilde sözü işitse ve manasını anlasa da doğrunun anlatılması ve yanlıştan alı konulması ona fayda vermez. Allah (c.c)’ın buyurduğu gibi:

وَلَوْ عَلِمَ اللّهُ فِيهِمْ خَيْراً لَّأسْمَعَهُم
“Şayet Allah onlarda bir hayır görseydi; onlara işittirirdi. Eğer işittirmiş olsaydı; yine de yüz çevirenler olarak arkalarını dönerlerdi. (Enfal 23).

Ölülerin görebilmesi ile alakalı Ayşe –radıyallâhu anh- ve diğer sahabelerden birçok rivayet gelmektedir. “Bu esnada ölünün ruhu bedenine iade edilir mi yoksa daima kabrinde mahsur mu kalır?” sorusuna gelirsek; hadisi şerifte nakledildiği gibi ölünün ruhu bu esnada ya da başka zamanlarda bedenine iade edilir.” Allah’ın dilediği zamanlarda da ruh bedenle bir araya geldiğinde, tıpkı bir meleğin yeryüzüne inmesi ya da yeryüzünde birden bir ışığın parlaması ya da uyuyan kimsenin birden uyanması gibi bir anlık bir olaydır. Bu mana birçok rivayette nakledilmektedir. Mücahid şöyle demektedir: “Bazen ruhlar defnedildikten itibaren yedi gün kabir içinde odalarda tutulurlar.” Malik İbni Enes şöyle demektedir: “Bana ruhların istediği her yere gidebileceği rivayeti ulaşmıştır” demektedir.

[İbni Teymiye, “Mecmûu’l-Fetâvâ” 24/362]

Rum suresi 52-53 ayet tefsiri!!!

Plaats een reactie

Bu yüce ayetlerin tefsirlerini degisik kaynaklardan vermistik ve vermeye devam ediyoruz insallah..

52. “Ey Muhammed! Tabiidir ki sen ölülere katiyen işittiremezsin; dönüp giden sağırlara da çağrıyı duyuramazsın.”

Ey peygamberim, kesinlikle bilesin ki sen asla ölülere duyuramazsın. Sen ölmüşlere işittiremezsin. Ve de arkalarını dönüp giderken, sırt dönüp kaçarlarken o sağırlara da dâvetini duyuramazsın.

53. “Körleri sapıklıklarından vazgeçirip doğru yola döndüremezsin; ancak âyetlerimize inananlara duyurabilirsin; işte onlar Müslümanlardır.”

Sen körlere sapıklıklarından dolayı hidâyet edemezsin, körlere yol gösteremezsin. Ama sen bizim âyetlerimize teslim olmuş kimselere duyurabilirsin. Evet sen ancak âyetlerimize teslim olan, yâni Müslüman olan kimselere işittirebilirsin. Ölüler asla dâveti işitmeyecekleri gibi, sağırlar da, körler de dâveti duymamak, görmemek, işitmemek için ısrarla sapıkça bir tavır alırlar. Ama Allah’a, Allah’ın âyetlerine iman edenler, Allah’a ve dinine teslim olan Müslümanlar Allah’a, Allah’ın âyetlerine, Allah’ın elçisinin dâvetine kulak verenlerdir.

İşte Rabbimiz peygamberine ve onun şahsında bizlere buyuruyor ki ey kullarım, Fıtratları bozulmuş olanlar, yaratılış melekelerini kaybetmiş, duymaz, işitmez, akıl etmez hale gelmiş, doğruya yönelme istidatlarını kaybetmiş bu ölüleri siz diriltecek değilsiniz onları ancak Allah diriltecektir. Bu duruma gelmiş insanlar için ne peygamberlerin ne de başka birilerinin yapabilecekleri bir şey yoktur. Zira Allah’ın duyurmadığına kimse bir şey duyuramaz. Allah’ın söyletmediğine kimse bir şey söyletemez. Allah’ın göstermediğine kimse bir şey gös-teremez. Allah’ın şaşırttığını kimse yola getiremez.

Bunlar kabirdekiler gibi değillerdir. Bunlar vahye karşı kapılarını pencerelerini kapamış, duymayan duygulanmayan, düşünmeyen, idrak etmeyen hayattayken ölmüş insanlardır. Bunlar ölülerdir ve bunları Allah’tan başka diriltecek de yoktur. Allah bunlarda ya bir dirilme emaresi, bir canlılık belirtisi görürse, dilerse Rabbimiz dünyada diriltecektir bunları. Dilemezse de âhirette huzuruna gelinceye kadar dünyada ölü bırakacak o zaman diriltecektir.

Öyleyse Rabbimiz peygamberine ve onun şahsında bize bir fıtrat yasasını haber vererek diyor ki: Ey peygamberim, ve ey peygamber yolunun yolcuları, bunu asla unutmayın. Size ancak sözü dinleyenler, söze kulak verenler, sözü işiten ve onu anlayan kimseler icabet edeceklerdir. Alıcı cihazları çalışan, fıtratları diri ve faal olan kimseler ancak icabet edecektir. Fıtratları bozulmuş olanlar, yaratılış melekelerini kaybetmiş, duymaz, işitmez hale gelmiş, doğruya yönelme istidatlarını kaybetmiş ölü olanlara gelince bilesiniz ki onlara asla işittiremezsiniz. Onlara işittirecek olan, onları diriltecek olan ancak Allah’tır. Bu duruma gelmiş insanlar için ne peygamberin ne de başka birilerinin yapabilecekleri bir şey yoktur.

Zira Allah’ın duyurmadığına kimse bir şey duyuramaz. Allah’ın göstermediğine kimse bir şey gösteremez. Allah’ın şaşırttığını kimse yola getiremez. Bunlar kabirdekiler gibi değillerdir. Bunlar vahye karşı kapılarını pencerelerini kapamış duymayan duygulanmayan, düşünmeyen, idrak etmeyen, hayattayken ölmüş insanlardır. Bunlar ölülerdir ve bunları Allah’tan başka diriltecek de yoktur.

Öyle değil mi? Peygamber (a.s) ve tüm Müslümanlar ölülere işittirebilirler mi? Sağırlara duyurabilirler mi? Duymamaya, dinlememeye, iman etmemeye yemin edip tüm kapılarını pencerelerini kapatanlara bir şey yapabilir miyiz? Körlere hidâyet rehberliği yapabilir miyiz? Yâni bu insanlar şimdiden kendilerini kabirlere mahkum etmişlerse, işitmek istemiyorlarsa, ölüler haline gelmişlerse, uyarılara göre, söylenenlere göre hiçbir değişim, hiçbir devinim göstermiyorlarsa, tepki vermez hale gelmişlerse bizim bunlara yapabileceğimiz bir şey kalmamıştır. Bu duruma gelmiş insanlar için ne peygamberlerin ne de başka birilerinin yapabilecekleri bir şey yoktur. Allah’a iman eden, Allah’ın âyetlerine teslim olanlardan başka.

[Besâiru’l Kur’an]

Older Entries