Imam Müslim, imam Buhari’nin ayağını öpmeye izin istiyor!

Plaats een reactie

alin opme

Ahmed bin Hamdal el Kesâr Müslim bin Haccac(rah) yani İmam Müslim(ra)’i İmam Buharî (ra)’nin avlusuna girdiğini gördüğünü söyledi ve girdikten sonra İmam Buharî(ra)’nin alnını öptü, bundan sonra ayağını öpebilmek için izin istedi, ondan sonra dedi ki, Ey öğretmenler öğretmeni,hadisçilerin üstadı ve hadis tahriçlerinde büyük alim”

[El Bidaye ven Nihaye(11/33), Mektebe el Ma’rif, Beirut, Lübnan]

-İmam Zehebi(ra) Kitap: Siyir El Elâm en Nubela, Çıld 3, s. 3343, İmam Buharînin biografisi altında, biografi no:4969, Bait Al Afkaar Ad Dawliya, Lübnan Yıl: 2004

Ayak öpme caiz olmasaydı, Imam Müslim gibi biri bunun yapmak icin izin istemezdi!

İMAM-I MALİK (ra) VE EDEB

Plaats een reactie

Malikî mezhebinin imamı Mâlik b. Enes rh .a . Medine’de, Mescid -i Nebî’de ders verirken Hz. Ömer r.a.’ ın hüküm ve meşveret için oturduğu yerde otururdu. Evi de büyük sahabi Abdullah b. Mes’ud r.a.’ ın oturduğu evdi. ( Ebu Nuaym , Hilyetu’l -Evliya, 6/346)

Salih zatlarla birlikte bulunmaya ayrı bir önem verir ve şöyle derdi:
“Kalbimde bir kasvet hissettiğim zaman Muhammed b. Münkedir’e gider, bir süre yüzüne bakarım. Bu, günlerce bana bir ibret ve nasihat olarak yeter.” (Kadı İyâd , Tertîbu’l – Medârik , 1/179)

Peygamber saygısının zirvesi

Kendisine talebelik etmiş olan İmam Şâfiî rh.a. anlatıyor:
Mâlik’in kapısında bağlı cins atlar ve bir de katır gördüm ve “ne güzel!” dedim. “Al, hepsi benden sana hibe olsun.” dedi. “Binmen için birini kendine ayır.” dedim; şöyle karşılık verdi:

– “Allah’ın Peygamberi’nin gezdiği toprakta hayvan sırtında gezmekten hayâ ediyorum.” (Aynı eser, aynı yer.)

Talebelerinden biri şöyle demiştir:
– “Mâlik bizimle beraber oturduğu zaman sanki bizden biriymiş gibi olur, bizimle beraber söze dalar, bizden daha çok tevazu gösterirdi. Fakat hadis-i şerif rivayetine başladığı zaman, artık sözü bizde heybet hissi uyandırır; sanki bizi tanımıyormuş, biz de kendisini tanımıyormuşuz gibi konuşurdu.” ( EbuZehra, İmam Mâlik , 53)

Hadis dersine çıkmadan önce abdest alır, güzel elbiselerini giyer, güzel koku sürünürdü. Ders boyunca vakar ve sekinetin muhafazasına dikkat ederdi.

Bir keresinde Ebu Hâzim’in meclisine gitmiş, yer bulamadığı için ayakta kalmıştı. Ebu Hâzim’in naklettiği hadisleri yazmadığını görenler bunun sebebini sorduklarında şöyle demişti:
– “Hz. Peygamber s.a.v.’in hadislerini ayakta iken almayı uygun görmedim.” (el- Halîlî , el- İrşâd , 26)

Ayakta iken, yürürken veya acele bir işi varken hadis rivayet etmekten hoşlanmaz ve şöyle derdi:
– “ Rasul -i Ekrem s.a.v.’den rivayet ettiğim hadisin anlamını iyi kavramak isterim.” ( Ebu Nuaym , a. g.e ., 6/347)

Peygambermize(sav) hürmet!

Plaats een reactie

Takoz gibi okuyup, binlerce milyonlarca alim ulemaya muhalefet edenler TAZİM-EDEP ile ŞİRK-KÜFÜR arasındaki farkı bilmiyorlar..!
Bu yazıyı okudukta sonra halen inkar deryasına dalacaklar mı ???

URVE BİN MESUD ES SEKAFİ
umre için EFENDİMİZ SAV 1400 kişi ile çıktıklarında müşrikler savaş yapmak istediler. ve Urve bin mesud es sekafi’yi elçi olarak gönderdiler. URVE kureyşlilere geri döndüğünde şöyle der:

EY KAVM VALLAHİ MUHAMMED KRALLARI GEÇTİ, KAYSER KİSRA NECAŞİ… –>VALLAHİ MUHAMMED’İN ASHABININ ONU YÜCELTTİĞİ KADAR HİÇBİR ASHAB KENDİ KRALINI KENDİ EFENDİSİNİ BU KADAR YÜCELTTİĞİNİ GÖRMEDİM…<–
-ONUN YÜZÜNE SAKALINA ELLEYECEĞİM ZAMAN İLLA BİR ASHABI ÇIKIP BENİ ENGELLEDİ.
– ABDEST ALDIĞINDA ONUN ABDEST SUYUNU ALABİLMEK İÇİN KAVGA EDERLERDİ.
-KONUŞTUĞU AN SUSAR ONU DİNLERLERDİ.
– KONUŞTUĞU VAKİT, ONA EDEBEN ONUN YÜZÜNE BAKMAZLARDI . SİZE NE SUNDUYSA GİDİN KABUL EDİN…
(ER REHİKUL MAHTUM) ALBANİ VE İBN TEYMİYYE TALEBELERİNİN DE HAZIRLADIKLARI TEZDE BİLE GEÇİYOR…
(sahih buhari/ kitabu bed’il vahiy/ 2731, sunen i ebi davud/ babun fi sulhil aduv/ 2767, sunen el kubra lilbeyhaki/ babul muhadeneti alen nazar/ 19280)

SAHABELER YÜCELTEREK ŞİRK Mİ YAPTILAR HELAK MI OLDU?

Tâbiîn İmanlarının Hadis Rivayetindeki Edepleri

Plaats een reactie

Saîd b. el-Müseyyeb (ö.94/712), hasta yatağında hadis rivayet etmeyi hoş görmez, yatağından doğrulur ve oturduğu yerden hadis rivayet ederdi.[1] İbn Sirîn (ö.110/728), hadis rivayet ederken sanki bir şeyden korkan, bir şeyden sakındıran insan gibi davranırdı.[2] Katâde (ö.117/735), hadislerin ab­destli olarak rivayet edilmesini güzel görürdü.[3] A’meş (ö.148/765), abdesti olmadığı zaman hadis rivayet etmek isterse teyemmüm alırdı.[4]

[1] Süyûtî, Miftâh, s. 67.
[2] İbnü’l-Cevzî, Sıfatü’s-safve, III, 242
[3] Süyûtî, Miftâh, s. 67.
[4] Süyûtî, Miftâh, s. 67.

El ve ayak öpmek!

Plaats een reactie

Abd Kays dan bir heyet Medineye geldi ve onlardan biri(Zaid) söyle dedi: Kim atindan daha once iinebilicek(ve eve gidicek) diye yaristik, Peygamberin(sav) elini ve ayagini opmek icin. Ve bunu ilk gerceklestiren Eshac idi!

[Ebu Davud (Kitab al-Adab, #4548),, Taberani (Mucemul Kebir #5313,Mucemul Evsat #418),, Bezzar (Zevaid, 3:278),,Buhari(Edeb el Mufred #978),,Ibn Hacer(Fethul Bari 11:57) ]

Şueyb dedi ki,Ben Aliyi(r.a) Abbasin(r.a) ellerini ve ayaklarini öperken gördüm

[Imam Buhari,El Edeb El Mufred,hadis no 976] 

İmam Zehebi(r.a) dedi ki,

إسناده حسن-isnadi Hasendir

(İmam Zehebi,Siyer Alem En Nubela,cilt 2,sayfa 94) 

Peygamber efendimiz(sav) hakkinda bir şiir(sıgınılan bır korunak!)

Plaats een reactie

Hassan bin Sabit -radıyallâhu anh-, Peygamberimiz -sallallahu aleyhi ve sellem-’e hitaben bir şiir yazmış ve onu sığınılan bir korunak ve dayanak olarak tavsif etmiştir:

Ey kendisine güvenenlerin dayanağı ve sığınanların korunağı
Ey hayrı arayanların sığındığı ve yardım isteyenlerin yardımcısı
Ey Allah’ın yaratmak için özel seçtiği
Ve tertemiz bir ahlak ile süslediği.
Sen peygambersin; âdemoğlunun en hayırlısı
Ey içi hazine dolu deniz gibi cömert olan
Mikail de Cebrail’de senin yanına gelirler
Aziz ve kahhar olan Allah katında yardım etmen için.

[“İstiab” 1/264]

Bir şeye tazim etmek, ona ibadet etmek demek değildir!! (3 ve son)

Plaats een reactie

Şu hale bakın ki; bugünlerde O -sallallahu aleyhi ve sellem-‘e selam vermeyi bile çok gören bir topluluk türemiştir.

Taberani’de ve İbn-i Hıbban’ın “Sahih”inde nakledildiğine göre Usame bin Şerik -radıyallâhu anh- şöyle demiştir:
“Biz Rasulüllah’ın yanında başlarımızın üstünde kuş varmış gibi oturuyorduk. Bizden hiç kimse konuşmuyordu. Bazı insanlar çıkageldi ve “Allah’a en sevgili kul kimdir” diye sordular. O -sallallahu aleyhi ve sellem- de:
أحسنهم خلقاً
“Ahlaken en güzel olanınızdır” diye buyurmuştu.”

Ebu Yala’nın Bera bin Azib -radıyallâhu anh-’dan ‘sahih’ senetle naklettiği bir rivayette Bera bin Azib şöyle demektedir:
“Ben Rasulüllah -sallallahu aleyhi ve sellem-’e bir şey sormak istemiş fakat ona olan saygımdan iki sene boyunca yanına yanaşıp sorumu soramamıştım.”

Beyhaki’nin Zühri’den naklettiğine göre o şöyle demiştir:
“Ensardan güvenilir olan biri bana şöyle anlatmıştır: “Peygamber Efendimiz -sallallahu aleyhi ve sellem- abdest alacak ya da burnunu temizleyecek olsa, herkes onları yakalayıp yüzlerine ve bedenlerine sürüyorlardı. Efendimiz -sallallahu aleyhi ve sellem-’in:
لم تفعلون هذا
“Bunu niçin yapıyorsunuz” diye sorduğunda onlar da: “Biz bununla bereket umuyoruz derlerdi”. Bunun üzerine Rasulüllah -sallallahu aleyhi ve sellem-buyurmuştu:
من أحب أن يحبه الله ورسوله فليصدق الحديث وليؤد الأمانة ولا يؤذ جاره
“Her kim Allah’ın ve Rasulünün sevdiği biri olmayı istiyorsa doğru söz söylesin, emanete riayet etsin ve komşusuna eza etmesin.”

Netice olarak dikkat edilmesi gereken iki husus vardır;
İlk olarak; Peygamber Efendimiz -sallallahu aleyhi ve sellem-’e tazim ve saygı göstermek ve onun diğer tüm mahlûkatın üstünde bir değere sahip olduğunu kabul etmek herkesin üzerine vaciptir.

İkinci olarak; Allah -celle celâluhu- zatı, sıfatları ve efali ile mahlûkata benzemediğini kabul ederek, rububiyete sahip yegâne zatın o olduğuna itikad etmektir.
Her kim Allah’a ait olan bu hususlardan birisinin, herhangi bir mahlûkatta bulunduğunu iddia ederse, putlara ulûhiyet isnat ederek onların ibadete layık olduklarını iddia eden müşrikler gibi şirke düşerler. Aynı şekilde Rasulüllah -sallallahu aleyhi ve sellem-’in mertebesini olduğundan aşağı düşürmeye çalışan kimse de ya Allah’a asi, ya da kâfir olur.

Ama eğer ki birisi çıkar Peygamberimize yapılması gereken tazim ve saygıda -Allah -celle celâluhu-’ya ait bir vasıfla nitelemeksizin- mübalağa yaparsa, o kişinin yaptığına yanlış denmez. Bunu yapmakla kişi tayin edilen rububiyet ve peygamberlik sınırlarını aşmış sayılmaz.

Bu hususta ifrat ya da tefrit içermeyen takip edilmesi gereken doğru yol budur.
Eğer bir Müslüman’dan, bir fiili, Allah’tan başka birisine nispet eden bir söz duyulacak olsa, bu ifadeyi mecâz-i aklî olarak kabul ederek onu küfürle itham etme yolu tutulmamalıdır. Mecazi akli, Kur’an ve sünnette kullanılmaktayken aksi bir değerlendirme yapmak asla caiz değildir.

[Mefahim]

Bir şeye tazim etmek, ona ibadet etmek demek değildir!! (2)

Plaats een reactie

Ebu Muhammed Mekki şunları söyler:
“Ondan önce ve kaba konuşmayın. Birbirinizi çağırdığınız gibi onu da ismiyle çağırmayın. Bilakis onu tazim edin ve saygı gösterin. “Ey Allah’ın Resulü”, “Ey Allah’ın Nebisi” gibi kendisine seslenilebilecek en güzel ifadelerle ona hitap edin.
لَا تَجْعَلُوا دُعَاء الرَّسُولِ بَيْنَكُمْ كَدُعَاء بَعْضِكُم بَعْضاً
“Peygamberi diğerlerini çağırdığınız gibi çağırmayın” (Nur 63) ayet-i kerimesi de bu ayeti kerime gibi bir mana ifade eder.”

Diğer bazıları da bu ayetlerin tefsirinde şöyle demişlerdir:
“Ona sormadan onunla konuşmayın. Bu uyarılara rağmen eğer böyle yapılmaya devam edilirse, Allah onları tüm amellerin maholması ile tehdit etmiştir. Bu ayetler Peygamberimiz -sallallahu aleyhi ve sellem-’in yanına gelip “ey Muhammed yanımıza çık” diyen bir topluluğun cehaletlerinin zem etmek için nazil olmuştur. Allah -celle celâluhu-, onları ayıplayarak akılsız olmakla tavsif etmiştir.”

Amr İbni As -radıyallâhu anh- şöyle demiştir:
“Hiç kimse bana Rasulüllah’tan daha sevimli değildir. Hiç kimse gözümde ondan daha büyük değildir. Ona tazim etme ve saygı gösterme hususunda bir gözüm doyup tatmin olamamışımdır. Ne zaman ona tazim için ondan bahsetmek istesem buna güç yetiremedim. Çünkü söylediğim gibi, bu hususta en iyisini yaptığıma hiç kanaat edemedim.”

Tirmizi, Enes -radıyallâhu anh-’dan şöyle rivayet etmiştir: “Rasulülah Muhacir ve Ensar’dan bir topluluğun yanına çıkmıştı. İçlerinde Ebubekir ve Ömer’in de olduğu bu topluluktaki herkes oturuyordu. Ebubekir ve Ömer’den başka kimse bakışlarını ona doğru çevirmedi. İkisi de Peygamberimize bakıp tebessüm ediyor, Peygamberimiz de onlara bakıp tebessüm ediyordu.”

Usame bin Şerik’ten rivayet olundu ki o şöyle demiştir: “Ben Rasulüllah -sallallahu aleyhi ve sellem-’in yanına geldiğimde ashabı yanındaydı ve sanki başlarında kuş varmış gibi hareketsiz duruyorlardı.”
O, şunları da söyler: “Ashab, O -sallallahu aleyhi ve sellem- konuştuğu zaman, üzerlerinde kuş varmış gibi başlarını önlerine eğerlerdi.”

Kureyş’ten Urve bin Mesud, sözleşme yılında (Hudeybiye’de, Müslümanların bir daha ki yıl umre yapmak için yaptıkları sözleşme) Rasulüllah -sallallahu aleyhi ve sellem-’in yanına geldiğinde ashabın ona gösterdiği tazimi görmüş ve şaşkınlıkla şunları söylemiştir:
“O -sallallahu aleyhi ve sellem-, ne zaman abdest alacak olsa herkes süratle abdest suyuna hücum eder, adeta bunun için savaşırlardı. Tükürecek ya da sümkürecek olsa, arkadaşları elleriyle yakalayarak onları yüzlerine ve bedenlerine sürüyorlardı. Ondan bir kıl düşecek olsa hemen onu alıyorlardı. Bir şey emredecek olsa süratle emrini yerine getiriyorlar, konuştuğu zaman seslerini alçaltıyor ve bakışlarını ona dikerek bakmıyorlardı. Bunların hepsi ona saygı duydukları için yapıyorlardı.”

Urve, daha sonra Kureyş’in yanına geri döndüğünde onlara şunları söyleyecektir: “Ben Kisra’yı Kayser’i ve Necaşi’yi kendi saltanatları esnasında gördüm. Ve Allah’a yemin olsun ki Muhammed’in ashabı arasındaki mevkii gibi olan hiçbir kralın saltanatını görmedim.”

Başka bir rivayette bu ifadenin sonu “Ben, asla ashabının Muhammed’e gösterdiği saygı ve tazimi gösteren başka bir melik görmedim” şeklinde bitirilmiştir.

[Mefahim]

Bir şeye tazim etmek, ona ibadet etmek demek değildir!(1)

Plaats een reactie

Bir şeye tazim etmek, ona ibadet etmek demek değildir!(1.bolum)

Birçok insan, saygı göstermek ile ibadet etmenin ne anlama geldiklerini bilmedikleri için, bu iki kavramı sürekli birbirine karıştırmaktadır. Onlar, her türlü tazim ve saygıyı, tazim edilene yapılan bir ibadet olarak görmektedirler. Birisi için ayağa kalkmak, el öpmek, Peygamber Efendimiz -sallallahu aleyhi ve sellem-’e “Efendimiz”, “Sahibimiz” gibi ifadelerle tazim etmek, kabrini ziyaret esnasında önünde edep, vakar ve kalp huzuruyla durmak. Bunların hepsi onlara göre çok ciddi hatalardan olup, Allah’tan başkasına ibadet etmek anlamına gelmektedir. Bize göre gerçekte bu iddialar, Allah’ın ve Resulünün razı olmadığı, şeriatin ruhuna aykırı cahilane bir inattan öteye geçmememektedir.

Âdem -aleyhisselâm-, insan cinsinin ilk ferdi ve Allah’ın ilk salih kuludur. Allah -celle celâluhu- ona verilen ilimden ve diğer mahlûkat arasından seçilmiş olmasından dolayı, tüm meleklerine, Hz. Âdem’e tazim anlamı taşıyan bir secde emretmiştir. Şöyle buyurmuştur:
وَإِذْ قُلْنَا لِلْمَلآئِكَةِ اسْجُدُوا لآدَمَ فَسَجَدُواْ إَلاَّ إِبْلِيسَ قَالَ أَأَسْجُدُ لِمَنْ خَلَقْتَ طِيناً قَالَ أَرَأَيْتَكَ هَـذَا الَّذِي كَرَّمْتَ عَلَيَّ
“O vakti hatırla ki; Meleklere Âdem’e secde edin dediğimiz zaman iblis dışında hepsi secde ettiler. İblis: “bir çamur halinde yarattığına secde edermiyim” dedi. Ve dedi ki: “benim üstüme mükerrem kıldın’ (İsra 61–2).
أَنَاْ خَيْرٌ مِنْهُ خَلَقْتَنِي مِنْ نَّارٍ وَخَلَقْتَهُ مِنْ طِينٍ
“Şeytan dedi ki: ben ondan daha hayırlıyım sen beni ateşten yarattın onu ise çamurdan” (Sad 76)
فَسَجَدَ الْمَلآئِكَةُ كُلُّهُمْ أَجْمَعُونَ إِلاَّ إِبْلِيسَ أَبَى أَن يَكُونَ مَعَ السَّاجِدِينَ
“Meleklerin hepsi birden secdeye kapandılar. Ancak iblis secde edenlerden olmaktan imtina etti” (Hicr 30–1)

Melekler, Allah’ın tazim ettiği bir kimseye tazim ettiler. İblis ise çamurdan yaratılmış olan birine secde etmekten kibirlendi. O dinde kendi kafasına göre kıyas yapanların ilkidir. O: “Ben ondan hayırlıyım” demiş ve bunu kendisinin ateşten Âdem –aleyhisselâm-’ın da topraktan yaratılması safsatasıyla delillendirmiştir. Bu sebeple Hz. Âdem’e tazim ve secde etmekten imtina etmiştir. O ilk kibirlenen kişidir. Allah’ın tazim ettiği bir şeye tazim etmemiştir. Salih bir kul olan Âdem –aleyhisselâm-’a kibirlendiği için Allah’ın rahmetinden kovulmuştur.

Bu tam bir kibirdir. Zira buradaki secde onun emriyle olduğu için Allah’a yapılmış demektir. Allah, Âdem -aleyhisselâm-’a bir şeref olsun diye bu secdeyi ikram etmiştir. Evet, melekler tevhid ehliydiler. Ama Allah, tevhid ehli olmalarını tek başına yeterli görmemiş ve onlara tazim secdesi yapmalarını emretmiştir.
Salih insanlara tazim edilmesi gerektiğine delalet eden ayet-i kerimelerden birisi de Yusuf -aleyhisselâm- hakkındaki şu ayetlerdir:
وَرَفَعَ أَبَوَيْهِ عَلَى الْعَرْشِ وَخَرُّواْ لَهُ سُجَّداً
“…ebeveynini arşa yükseltti ve onun için secdeye kapandılar.” (Yusuf 100)

Bu ayetler, Yusuf -aleyhisselâm-’a kardeşlerinin üstünde bir şeref verildiği için ona tazim amacıyla secde edildiğini ifade eder. Buradaki “kapandılar” ifadesi kardeşlerinin mecazen değil de yere gerçekten secde yaptıklarına delalet etmektedir. Burada iki ihtimal var; birisine secde etmek ya onların şeriatinde caiz görülüyordu, ya da bu Âdem -aleyhisselâm-’a tazim için yapılan secde gibi bir secde idi. Bu secde, Yusuf -aleyhisselâm-’ın kendi rüyasını Allah’ın emri olarak kabul etmesi yüzünden bu emre uyulmuş olması için kardeşleri tarafından gerçekleştirilmiştir. Böyle bir rüya emir sayılmış zira peygamberlerin rüyaları da vahiydir.

Peygamber Efendimiz -sallallahu aleyhi ve sellem- hakkında Allah -celle celâluhu- şöyle buyurmuştur:
إِنَّا أَرْسَلْنَاكَ شَاهِداً وَمُبَشِّراً وَنَذِيراً لِتُؤْمِنُوا بِاللَّهِ وَرَسُولِهِ وَتُعَزِّرُوهُ وَتُوَقِّرُوهُ
“Muhakkak biz seni bir şahit, müjdeleyici ve bir korkutucu olarak gönderdik. Allah’a ve Resulüne iman edip onu aziz bilip tazim etsinler diye.” (Fetih 9–10)
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لَا تُقَدِّمُوا بَيْنَ يَدَيِ اللَّهِ وَرَسُولِهِ
“Ey iman edenler Allah’ın ve Resulünün önüne geçmeyin.” (Hucurat 1)
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لَا تَرْفَعُوا أَصْوَاتَكُمْ فَوْقَ صَوْتِ النَّبِيِّ
“Ey iman edenler seslerinizi peygamberin sesinden fazla yükseltmeyin.” (Hucurat 2)
لَا تَجْعَلُوا دُعَاء الرَّسُولِ بَيْنَكُمْ كَدُعَاء بَعْضِكُم بَعْضاً
“Peygamberi diğerlerini çağırdığınız gibi çağırmayın.” (Nur 63)

Allah -celle celâluhu- Peygamberimiz -sallallahu aleyhi ve sellem-’den önce konuşmak suretiyle bir edepsizlik yapmaktan herkesi men etmiştir.
Sehl İbn-i Abdullah Hucurat suresinin ilk ayetlerini tefsir ederken şöyle demiştir:
“Ondan önce konuşmayın demek, o bir şey söylemeden önce bir şey söylemeyin ve bir şey söylediğinde de susun ve dinleyin, o bir şeye karar vermeden önce bir şeye karar vermeyin savaş gibi ya da başka bir dini mesele hakkında o fetva vermeden fetva vermeyin anlamına gelmektedir. Ayet-i kerimenin son kısmında:
وَاتَّقُوا اللَّهَ إِنَّ اللَّهَ سَمِيعٌ عَلِيمٌ
“Allah’tan sakının. Muhakkak Allah işiten ve bilendir” (Hucurat 1) denilerek herkes, bu emirlere muhalefet etmekten sakındırılmıştır.

Sülemi, bu son kısmın tefsiri ile alakalı şunları söyler:
“Yani, peygamberin hakkını gözetememekten ve ona bir hürmetsizlik yapmaktan sakının. Zira Allah -celle celâluhu- dediklerinizi duyuyor ve yaptıklarınızı biliyor. Bu ayetten sonra, diğer insanlarla konuşulurken olduğu gibi peygamberimizin sesinden daha yüksek bir sesle konuşulması yasaklanmıştır.
Bazıları da bu ayetin tefsirinde: “Bu ayet; birbirinize ismiyle hitap ettiğiniz gibi ona ismiyle hitap etmeyin anlamındadır” demiştir.
Ebu Muhammed Mekki şunları söyler:
“Ondan önce ve kaba konuşmayın. Birbirinizi çağırdığınız gibi onu da ismiyle çağırmayın. Bilakis onu tazim edin ve saygı gösterin. “Ey Allah’ın Resulü”, “Ey Allah’ın Nebisi” gibi kendisine seslenilebilecek en güzel ifadelerle ona hitap edin.

[mefahim]

Guzel ahlak(2)

Plaats een reactie

Allah Resulü(sallallahü aleyhi vesellem) bir hadisinde şöyle buyurmuştur: “Sıcak şu buzu erittiği gibi, iyi huylu olmakta insanın günahlarını erittir. Sirke balı bozduğu gibi, kötü huylu olmak da insanın ibadetlerini bozar, yök eder”[1]

İkrime(radiallahü anh) şöyle derdi: “Her şeyin bir esası vardır. İslamiyet’in esası da güzel ahlaktır”[2]

İbn Ata bir gün dostlarına, “Manevi olarak yükselenler ne ile yükseldiler?” diye sordu. Orada bulunanların bir kısmı, çok oruçla, bir kısmı güzel mücahede ile bir kısmı, nefis muhasebesiyle, bir kısmı cömertlik yapmakla, diye cevap verdiler. Bunun üzerine İbn Ata şöyle dedi:
“Yüksek derecelere ve üstün hallere kavuşanlar, anca güzel ahlak ile kavuştular. Allah teal’ya mahlukat içinde en yakın olan, Muhammed aleyhisselamdır. Onun yolunda olanlar güzel ahlak sahibi olanlardır”[3]

Peygamber efendimiz(sallallahü aleyhi vesellem), “Ben ancak güzel ahlaki tamamlamak üzeri gönderildim” buyurmuştur[4]

[1]Münziri,et-Tegrip ve’t-Terhip,3/411; Heysemi, ez-Zevaid,nr12690; Ali- el Muttaki, Kenzü’l-Ummal,nr5132
[2]Ibnü’l Cevzi, Sifatü’s-Safve, 1/455; Ebu Nuaym, Hilye,3/340
[3] Ibnü’l Cevzi, Sifatü’s-Safve, 1/570; Gazali, Ihya, 2/1439
[4]Malik, Muvatta, Hüsnü’l-Hulk,1(nr8); Buhari, edebü’l-Müfred,nr273; Ahmed b. Hanbel, el-Musned, 2/381…..

Older Entries